Hz Ömer (ra) dönemi


HİCRİ 13.YIL

(634) Hz. Ebu Bekir, hicri onüçüncü senenin cemaziyelahir ayının bitimi­ne sekiz gün kala pazartesi günü akşam vefat etti.
Hastalığı onbeş gün kadar sürmüştü.
Vefat ettiği akşamın gecesinde defnedildi.
Hastalığı süresince onun yerine Hz. Ömer, Müslümanlara imamlık yapıp namaz kıldırıyordu.
Bu esnada kendisinden sonra işi
Hz. Ömer'e bırakmıştı.
Bu veliahdlığı da Hz. Osman, Hz. Ebu Bekir'in emri ile yazmıştı.
Bu ya­zıyı Müslümanlara okumuş, onlar da onaylamış, emri dinleyip itaat et­mişlerdi.
Hz. Ebu Bekir'in halifeliği iki yıl üç ay sürmüştü.
Vefat ettiği gün altmış üç yaşındaydı. Rasûlullah (s.a.v.) da o kadar yaşamıştı.
Hz Ömer,emirü'l-mü'minin unva­nını alan
ilk halifedir.
Onu bu unvanıyla ilk tebrik eden kişi de Muğire b. Şube olmuştur.
Halifemizin ölüm habe­ri geldiği zaman İslâm ordusu Yermük'te düşman ordusuyla kar­şı karşıya savaşmaktaydı.
Hz. Ömer, orduların başına Ebu Ubeyde'yi komutan yapmış ve Halid b. Velid'i bu görevden azletmişti.
Halid de: "Emirü'l-mü'minin emrini dinledim ve itaat ettim." diyordu.


HİCRİ 14.YIL


Şam Fethi (635)

Şam’ın Halid b. Velîd ve Ebu Ubeyde b. el-Cerrah komutasındaki ordular tarafından fethi


Ebu Ubeyde b. Cerrah, Şam diyarına yürüdü.
Halid b. Velid öncü kuvvetlerin komutanı idi.
Rumlar da Dımışk'ta adı Bahân olan birinin komutası altında toplanmışlardı.
Ömer (r.a.) Halid'i ordu komutanlığından alıp bütün orduların başkomutanlığına Ebu Ubeyde'yi atamıştı.
Müslümanlarla Rumlar Şam şehri etrafında karşılaştılar ve çok çetin bir harbe tutuştular.
Sonra Allah Rumları mağlub etti.
Rum ordusu kaçarak, Şam şehrine girdi ve kapıları kapadı.
Müslümanlar da fetih gerçekleşene kadar kapılara saldırmaya devam etti.
Fetih olup kapılar açılınca, Rumlar Cizye vermeye razı oldular.

Halid b.Velid (r.a.) in görevden alınma mektubu

Hz. Ömer'in Ebu Ubeyde'yi baş komutan yapıp Halid b. Velid'i görevden aldıran mektup bu olaydan daha önce Ebu Ubeyde'ye gelmiş bulunuyordu.
Fakat Ebu Ubeyde Şam'ın fethedilip sulh işi Halid'in imzası ile gerçekleşene kadar mektubun Halide okunmasından haya edip utanmıştı
Çünkü mektup kendi adına yazılmıştı


Şam halkı sulh yapınca komutanları Bahân da gidip Heraklius'a katıldı.
Şam kuşatması dört ay sürdü.

Hz. Ömer'in talimatları

Sonra Ömer (r.a.) Ebu Ubeyde'ye bir mektup yazıp, "önce Şam'a saldırın.
Zira Şam bölgesinin kalesi ve evi oradadır.
Fıhıl, Hımış ve Filistin halkını, süvarileri üstlerine salarak, sizinle savaşmalarına engel olup meşgul edin.
Allah buraların fethini Şam şehrinden önce nasib ederse ne âla, yok fetih gecikirse, Şam'a orayı tutabilecek birisi insin.
Siz oradan ayrılın.
Sen ve diğer komutanlar Fıhıl'a saldırın.

Allah fethini nasib ederse sen ve Halid Hımıs'a gidin.
Şurahbil ve Amr'ı da Ürdün ve Filistin'de bırakın." Talimatını verdi.

Fıhl'a giriş

Ebu Ubeyde de on koldan birden Fıhıl'a saldırdı.
Bununla Fıhıl'a yaklaşınca Rumlar Fıhıl etrafına nehri yararak su doldurdular, arazi cıvık çamur haline geldi.
Şam diyarında ilk kuşatılanlar Fıhil halkı oluyordu.

Kuşatma

Sonra Şam şehri kuşatıldı.
Ebu Ubeyde, Zü'l Kelâ'yı yolladı ki Şam ile Hımış arasında bir destek kıtası olsun.
Alkame ile Mesruk'u da yollayıp Şam ile Filistin arasına yerleştirdi.
Ebu Ubeyde Merc'den hareket etti.
Halid b. Velid önde sağ ve solunda Ebu Ubeyde ile Amr, Süvarilerin başında Iyaz, Piyadelerin başında Şurahbil vardı.
Şam'a geldiler.
Şam komutanı Nistas b. Nüstoros idi.
Şam şehrini kuşattılar.
Bir bölgede Ebu Ubeyde, birinde Yezid b. Ebi Süfyan diğerinde Amr b. El-As vardı.
O vakit Heraklius hâla Hımıs'da bulunuyordu.

Şam halkını yirmi gün kadar şiddetle mancınıkla taşlar atarak kuşattılar.
Şamlılar şehre kapanıp gelecek imdadı umuyorlardı.
Hirak yakında idi ve yardım istemişlerdi.

Zü'l Kela
(Eski yemen krallarından, Müslüman komutanımız) 

Zü'l Kelâ' ve ordusu ise Hımıs'la Şam arasını kesmiş bulunuyordu.
Herakl süvarileri yardıma geldiyse de Zü'l Kelâ'ın süvarileri onları bozguna uğratı ve onları uzun zaman orada oyaladı.
Şam halkı imdadın artık gelemeyeceğini anlayınca birden dağılıp bozuldular ve gevşediler.
Müslümanlarsa iyice moral buldu.
Daha önce ise bunu evvelki hücumlar gibi görüyorlar ve "gece soğuk bastırınca kafileler geri döner" diyorlardı.
Bu kere ise yıldız batmış, adamlar hala yerinde.
İşte o zaman ümitleri kesildi ve şehre kapandıklarına pişman oldular.

Halid b Velid (r.a.) uyumaz ...

Şam'a girip kapanan Patriklerden birinin bu sıra oğlu doğmuş onunla meşgul olup ziyafet vermişti.
Topluluk yiyip içmiş ve vaziyet­lerini unutmuşlardı.
Onların bu durumunu Halid dışında bilen müslüman yoktu.
Halid ne uyur ne uyutulur biri idi.
Onların yaptığı herşeyi takib ediyordu.
Casusları zeki, kendi vazifesine tam düşkündü.
Merdiven şeklinde kemendli halatlar hazırlattı.
Gece olunca arkadaşla­rını hücuma hazırladı bizzat kendisi, Ka'kâ' b. Amr, Mez'ûr b. Adiy ve emsali kişiler öne geçtiler ve: "Bizim surların üzerinde tekbir getirdiğimizi duyarsanız siz de yukarı çıkın ve kapıya saldırın" dediler.
Halid ve arkadaşları en yakınlarındaki kapıya yaklaşınca ellerindeki kemendi kale burçlarına fırlattılar.
Sırtlarında da kale hendeklerindeki suyu geçtikleri kayıkçıklar vardı.
Kemend yerine takılınca Ka'ka' ile Mezür yukarı tırmanıp diğer kemendleri burca taktılar.
Burası şehrin en sağlam kale bedeni suyu en bol, girişi en zor olan yeri idi.
Halid'le beraber olanların hepsi yukarı tırmandı diğerleri kapıya yaklaştı.
Su­run tepesine tam olarak çıktıklarında arkadaşları ile beraber içeri in­diler.
Bir kısmını da yukarı tırmanmak isteyenlere engel olması için nöbetçi koydular.
Surdakiler Allahu Ekber diye bağırdılar.
Müslü­manlar kapıya yüklendi.
Pek çoğu iplere koşup sıçradı.
Halid kapıya koşup kapı nöbetçilerini öldürdü.
Şehir halkı ayağa kalktı, bir velvele koptu, herkes yerini alıyor ama ne olduğunu arılamıyordu.
Kuşatma ordusundakilerin her biri kendi yönü ile uğraştı.
Halid b. Velid ve be­raberindekiler kale kapısının kilitlerini kesip attılar.
Böylece Halid ka­pıları ardından açtı, ordusu da harb yolu ile şehre girmiş oldu.
Önce müslümanlar onları sulha çağırmışken onlar reddetmişlerdi.
Fakat başlarına gelen belayı görünce sulha yanaştılar.
Bu kapıyı takiben gelen kapılardakiler bu sulha olur deyip "Haydi girin ama şu ka­pıdan giren müslümanlara karşı bizi koruyun!" dediler.
Böylece her kapı önünde bulunan müslümanlar sulh yolu ile içeri girdiler ve iler­lemeye başladılar.
Halid'le diğer komutanlar şehrin ortasında karşı­laştılar.
Halid ve arkadaşları Öldürüp ilerliyor, diğerleri ise sulhla ilerliyordu.
Komutanlar Halid'in tarafını da mal taksimi üzere sulh mecrasına çektiler.
Böylece sulh gerçekleşmiş oldu

Sonra Şam fethini Ömer'e yazı ile bildirdiler.



Fihl Savaşı (635)

23 Ocak 635'te yapılan Fihl Savaşı'nda Müslümanlar, Bizans kuvvetlerine büyük zayiat verdirdi, Mercüssuffer'de yenilip Şam'a sığınan Bizans askerlerini takip ederek 635 yılının eylül ayında şehri kuşatıp fethetti


"Müslümanlar, Yezid b. Ebi Süfyan'ı süvarileriyle birlikte Şam'da bırakıp Şurahbil b. Hasene komutasında Fihl ve Gur taraflarına doğru harekete geçtiler.
Ebu Ubeyde de harekete geçti.
Öncü kuvvetlerin başına Halid b. Velid'i, sol cenaha Amr b. As'ı, süvarilerin başına Dırar b. Ezver'i, piyadelerin başına İyaz b. Ganem'i komutan yaptı.
Kendisi de sağ cenaha komuta ediyordu.
Fihl şehrine ulaştılar.

Bizanslılar kendi çamurunda boğuldu

Bizanslılar, Beysan taraflarına çekilmişler ve o arazilerin sularını Fihl çevresine akıtmışlardı
Ortalık çamur deryasına dönüşmüş, buda kendileri ile Müslümanların arasında bir engel teşkil etmişti.
Müslümanlar, düşmana karşı gösterdikleri sebat ve dayanıklığı ile Bizanslıların kendilerine kurdukları bu tuzağı Hz. Ömer'e bildirmek üzere haber gönderdiler.
Ancak Müslümanlar, büyük teçhizat ve güce sahip olup devamlı surette alarm halindeydiler.
Savaş komutanı Şurahbil b. Hasene idi.
Gece gündüz, sabah akşam askerleri hep tabiye ediyordu.
Bizanslıların gaflet içinde olduklarını zannederek bir gece ansızın üzerlerine hücum ettiler.
Onlarda başlarında Siklab b. Mihrak adındaki komutan olduğu halde, aynı anda Müslümanlara saldırdılar.
Sabaha dek savaştılar.
Ertesi günde akşama dek savaşı sürdürdüler.
Gece karanlığı bastırınca Bizanslılar kaçmaya başladılar.
Komutanları Siklap Öldürüldü.
Müslümanlar, onları takip ederek çamur deryasının içinde hezimete uğrattılar, Bizanslılar, bu çamurları Müslümanları tuzağa düşürmek için oralarda meydana getirmişlerdi.
Ama Cenâb-ı Allah, kendilerini o çamur deryasında boğdu.
Müslümanlar, çok sayıda Bizanslıyı öldürdüler ve çok miktarda ganimet ele geçirdiler.

Bölge Fahl, Şeria Nehri, Ürdün
Sonuç : Müslümanların zaferi 
Taraflar : Râşidîn ordusu (İslam ordusu) - Bizans İmparatorluğu
Komutanlar 
Hz. Halid bin Velid (r.a.) - Şurahbil bin Hasene (r.a) 

İstikamet Humus

Ebu Ubeyde ile Halid, beraberlerindeki askerlerle oradan ayrılıp Hz. Ömer'in emri doğrultusunda Humus'a hareket ettiler.
Ebu Ubeyde, Ürdün'de naibi olarak Şurahbil b. Hasene'yi bıraktı.
Şurahbil de Amr b. As'la birlikte harekete geçip Beysan'ı kuşatma altına aldı.
Sonra Beysanlılar, Şam'da yapılan barış antlaşması gibi bir barış antlaşması yaptılar.
Şurahbil, Beysanlıların üzerine cizye ve haraç tarhetti.


Teravih namazı sünneti (635)

Ramazan’ın son on günü içinde Rasûl-i Ekrem’le beraber iki ya da üç gece kılınan, üçüncü veya dördündü gece mescidin cemaatle dolup taşması üzerine “Size (de) farz kılınmasından endişe ettim” buyurarak iştirak etmediği namazın teheccüd olduğu görülür.
“Rasûlullah’ın (asm) sağlığında uygulama böyleydi.
Sonra Ebû Bekir’in (r.a) hilafet dönemi ile Ömer’in (r.a) halifeliğinin ilk yıllarında da uygulama öyleydi.
Bir ramazan gecesi Ömer b. el-Hattâb (r.a) ile mescide çıktı .
Baktı  ki, insanlar dağınık gruplar halinde; kimi tek başına kimi de cemaatle namaz kılıyordu.
Bunun üzerine Hz Ömer, “Bana öyle geliyor ki, bunları bir imam arkasında toplasaydım daha iyi (doğru, faziletli, ideal) olacaktı” dedi.

Sonra kararlılık göstererek Übeyy b. Ka’b’ın arkasında onları topladı.
İnsanlar, imamlarıyla birlikte namaz kılıyorlardı.
(Bu düzeni ve huzur halini gören) Ömer şöyle dedi: “Bu güzel bir çığır ve uygulama oldu”(Ni’me’l-bid’atü hâzihi).
Hz. Ömer efendimizin (ra) yaptığı şey, Hz. Peygamber efendimizin (asm) yaptığı gibi, mescitte bulunan herkesin bir imama uyarak kılmasıdır.
Hz. Ömer’in bu uygulaması, bir çığır açması ve dönüm noktası olması bakımından dikkat çeker.
Hz. Ömer’in ortaya koyduğu sünnete saygı gösterilmesi ve uyulması gerektiği yaygın kanaatdir.

 

IRAK FETİHLERİ

Hz. Ömer r.a. da, Ebu Ubeyde'ye bir mektup yazarak Sa'd b. Ebi Vakkas'a yardımcı omak için Irak'a gidecek bir ordu hazırlamasını emretti.
Ebu Ubeyde Irak için on bin kişilik bir ordu hazırlayıp başına Haşim b. Utbe'yi, sağ kanadla sol kanada Amr b. Malik ile Rıb'îy b. Amir'i, öncülerin başına da Ka'ka' b. Amr'ı atadı.
Haşim Irak'a doğru hareket etti.
Diğer komutanların bir kısmı Fıhıl tarafına, Alkame ile Mesruk İliya'ya hareket etti.
Şam şehrinde ise Yemen destek kıtalarıyla beraber Yezid b. Ebi Süfyan kaldı.
Yezid b. Ebi Süfyan da, Dıhye b. Halife b. El-Kelebi'yi süvarilerin başına atayıp Tedmur'a yolladı.
Ebu'l Ezheri de el-Beseniyye ve Havran'a yolladı.
Bu ikisi Tedmur ve Beseniyye ve Havran halkı ile Şam şartına uygun olarak anlaşma yaptı.

Nemarîk Savaşı

Rüstem, Çaban komutasında bir orduyu harekete geçirdi.
Ordunun Hişnesmah, ve Merdanşah olmak üzere iki komutan vardı.
Bunlar, Hire ile Kadisiye arasında Nemarik denen yerde Müslüman ordusuyla karşılaştılar.
Müslüman ordusunun süvari birliğinin başında Müsenna b. Harise, sol cenahta Amr b. Heysen vardı, iki taraf şiddetli bir şekilde savaştılar.
Cenâb-ı Allah, Farslıları hezimete uğrattı. Çaban ile Merdanşah esir düştüler.
Merdanşah,öldürüldü.


Es-Sakafiye zaferi

Ebu Ubeyd, Onları Kisra'nın teyzesinin oğlu Nersi'nin askerlerinin bulunduğu Kesker şehrine sığınmak mecburiyetinde bıraktı.
Nersi, onlara yardım etti.
Ebu Ubeyd, ile savaştılar.
Ebu Ubeyd onları tekrar bozguna uğrattı.

Köprü Savaşı Ve Müslümanların Komutanı Ebu Ubeyd Île Birlikte Birçok Askerîn Öldürülmesi

Köprü Savaşı Köprü Muhrebesi, 634 yılında Ebu Ubeyd es-Sekafi önderliğindeki Müslüman Araplar ile Bahman liderliğindeki Sasani İmparatorluğu arasında Kufe'de gerçekleşen muharebe.
Sasanilerin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Ömer (r.a.) hicretin on üçüncü senesinde Irak'a bir ordu yola çıkardı.
Komutanları Ebu Ubeyd b. Mesud es-Sakafı idi.
îran baş komutanı Rüstem' "Hangi Acem, Araplara karşı daha acımasız diye araştırdı ve Behmen'i buldu onu filleri ile Müslümanlar üzerine yolladı.
Behmen'in yanında Kisra'nın bayrağı da vardı.
Rüstem ,Behmen'le beraber on iki bin kişilik bir ordu ve muazzam aletleri yolladı.
Ona meşhur beyaz fili de verdi.
İki askerin arasında Fırat nehri vardı.
Düşmanın geldiği haberini alan Ebu Ubeyd daha önce Fırat'ı geçmiş ve köprüyü kesmişti.
Behmen ona haber salıp "ya bizi bırakın biz sizden tarafa geçelim, ya da biz dokunmayalım siz bu yakaya geçin" dedi.
Ebu Ubeyd "Kafirlar ölüme bizden daha cür'etkar olamaz biz onlara geçeceğiz" dedi.
Müslümanlar köprüyü geçince çıkışı olmayan dar bir yerde kafirlerle karşılaştı. Ramazan'ın son günü idi.
O gün akşama kadar çarpıştılar.
Günün sonuna doğru Sakif kabilesinden biri insanları topladı ve kılıçla çarpışmaya başladılar.
Ebu Ubeyd filin dudağını, Ebu Mihcem de arka diz sinirlerini kesti
Ebu Ubeyd: "öldürülürsem komutan oğlum Cebr'dir, o ölürse Habib b. Rabîa'dır.
O öldürülüşe kardeşim Abdullah'tır." demişti.
Bu emirlerin hepsi şehid oldu.
Müslümanların atları İran fillerinin üzerin deki zırh mahfeli görünce o tarafa gitmiyorlardı.
Filler saldırınca atlar korkup dağılıyordu.
Ebu Ubeyd ve arkadaşları attan inip yaya kılıçla savaşa başlamışlardı.
Ebu Ubeyd "Fillerin etrafını sarın ve kayışlarını kolanlarını kesin ve üstündeki adamları düşürün" emrini verdi.
Kendisi sıçrayıp beyaz filin kolanını kesti. Hevdecteki adamlar yere düştü.
Müslümanlar da diğer filleri böyle yaptılar ve düşenleri öldürdüler.
Bu beyaz fil Ebu Ubeyd'in üzerine yürüdü. O da kılıçla dudağına vurdu.
Fil onu Ön ayağı ile karşıladı.
Ebu Ubeyd yerinde durmaya çalışıyordu ki fil ona Ön ayağı ile vurdu ve üzerine çıkıp çiğnedi.
İnsanlar Ebu Ubeyd'i filin altnda görünce korktular Müslümanlar her yönden katledilmeye başladı.
Kimisi kaçarak köprüye doğru gittiler.
Bayrağı Müsenna b. Harise alıp kendi ile beraber sebat edip kaçmayanlardan bir kısmı ile onları korudu.
Abdullah b. Yezid köprüye doğru kaçanları görünce fırlayıp onlardan önce gelip köprüyü kesip yıktı ve "Emirleriniz ne üzere öldüyse siz de ölün, dininizi savunun!" dedi.
Müşrikler müslümanlan köprünün olduğu yerde kuşatıp sıkıştırdılar.
Kimisi korkup kendilerini Fırat'a attı.
Sabırsızlar boğuldu, sabırlıları da hemen öldürdüler.
Müsenna "Ey insanlar, arkanızda biz varız dehşete düşmeden köprüyü geçin, sizin karşı tarafa geçtiğinizi görünceye kadar biz yerimizden ayrılmayacağız.
Kendinizi boğmayın" diye bağırdı.
Müsenna da kendi tarafını koruyarak karşıya geçtiklerinde bir kısım Medine'liler Müsenna'dan ayrılıp Medine'ye geldiler.
Kimisi de ayrılıp çöle dağıldı.
Müsenna az bir insanla orada kaldı.
Enfal suresinin 16. ayetini "Her kim o -savaş olduğu gün tekrar gelmek (kaçar gibi geri çekilip kandırmak) için veya bir başka cihat grubuna katılmak haricinde sırtını döner harpten kaçar giderse şüphesiz Allah'ın ga­zabı ile geri dönmüş olur" okuyunca ağladı da Hz.. Ömer "Ağlama Yâ Muaz! Ben senin grubunum, sen de bana katılan kişisin." dedi.
O gün öldürülen ve boğulanlar sekiz yüz kişi idi
"Müsenna b. Harise yaralı olarak ölünceye kadar komutanlıkta kaldı.
Müslümanlar 10 000 kişi kadardılar.
Müslümanlar, onlardan 6000 kişi öldürdüler.
O savaşta 4000'e yakın Müslüman Fırat nehrinde boğulmuştu.

Büveyb Savaşı

Müslümanlar, bu savaşta İranlılardan öçlerini almışlardı.
Fars komutanları, Müsenna ordusunun askerlerinin çoğaldığını duyunca Mehram komutasında bir başka orduyu da Müsenna'nın üzerine gönderdi­ler.
Fars ordusuyla Müsenna ordusu, Büveyb denilen yerde karşılaştı­lar.
Büveyb, Kûfe'ye bir günlük mesafede bir beldedir ki, Küfe ile Bü­veyb arasında Fırat nehri vardır.
Müsenna ve Müslümanlar, kendilerine zafer ve nusreti nasip etme­si için Allah'a dua ediyorlardı.
bizzat Mehran'a saldırdı.
Onu bulunduğu yer den geri çekilmek mecburiyetinde bıraktı.
Nihayet ordunun sağ cenahı­na girdi.
Beni Tağlib kabilesinden Hristiyan bir köle Mehran'a saldırıp onu Öldürdü ve onun atına bindi.
Mecusîler bozguna uğrayıp kaçmaya başlayınca, Müslümanlar on­ları takip edip birbirinden ayırıyorlardı.
o gün Mecusilerden 100 000'e yakın asker telef oldu.
Kimisi öldürüldü, kimisi de suda boğuldu. 
Bu savaşta Müslümanların önde gelen şahsiyetlerinden çok kimseler şehid edildi.
Yine bu savaş dolayı­sıyla Farslıların boyunları eğildi.
Sahabelerin Fırat ve Dicle arasındaki Fars beldelerine hücum etme imkanları doğdu.

HİCRİ 15.YIL


KADİSİYE SAVAŞI (636)

Müslümanlara Kuzey Irak ve İran’ın kapılarını açan meydan savaşı (15/636)

Sa’d bin Ebî Vakkâs kumandasındaki İslâm ordusunun, 636 senesinde İranlılara karşı zaferle netîcelenen muhârebesi.
Hazret-i Ömer halîfe seçildikten sonra, İslâmiyeti yaymak üzere ordular hazırladı.
O zaman, İran’da yaşayan Sâsânîlerin Kralı Yezd-i Cürd (Yezd-i Cerd) idi.
İslâm askerinin İran üzerine yürüdüğünü öğrenen Kral Yezd-i Cürd, derhâl hazırlıklara başladı.
Sa’d bin Ebî Vakkâs, kralı İslâma dâvet için bir heyet gönderdi.
Nu’man bin Mukarrin, Âsım bin Amr, Mugîre bin Zürâre ve Adiyy bin Süheyl’den meydana gelen heyet, Yezd-i Cürd’ün huzûruna çıktı.
Hazret-i Nu’man, krala; “Ey Kisrâ! Allahü teâlâ, merhamet buyurarak, bize, iyiliği emreden, kötülükten sakındıran bir Peygamber gönderdi.
O’nun dâvetini kabul ettiğimiz takdirde, dünyâ ve âhiret hayırlarını vaad etti...
Biz îmân ettikten sonra, bize yakın milletlerden başlayarak onları da adâlete, insâfa çağırmamızı emretti.
Sizi dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmanız için İslâmiyeti kabul etmeye dâvet ediyoruz.
Kabul ederseniz, Kur’ân-ı kerîmin hâkimiyetine göre hareket etmenize yardımcı oluruz.
Kabul etmediğiniz takdirde, sizi başkalarına karşı korumak için, himâyemize girip cizye vermenizi istiyoruz.
Bunu da kabul etmezseniz, o zaman kılıçlar konuşacaktır!..” dedi.
Yezd-i Cürd, çok hiddetlenip; “Eğer elçilerin öldürülmesi âdet olsaydı, sizi derhâl öldürürdüm!
Tekliflerinizin hiçbirini kabul etmiyorum.” diye cevap verdi.
Adamlarına, bir torba toprak getirmelerini emretti.
Mücâhidlere dönüp; “En şerefliniz kimse bu toprağı yüklensin!...
Komutanınıza, üzerinize başkumandanım Rüstem’i göndereceğimi, hepinizi Kadisiyye Hendeğine gömeceğimi, ülkenize girip halkınıza nice acılar tattıracağımı söyleyin!...” dedi.
Âsım bin Amr toprağı yüklendikten sonra arkadaşlarına; “Müjdeler olsun! Yemîn ederim ki, Allahü teâlâ, bize onların mülk ve saltanatlarının anahtarlarını vermiş bulunuyor.” dedi.
Elçi heyeti süratle hazret-i Sa’d’ın huzûruna giderken, Yezd-i Cürd, 40.000 kişilik öncü kuvvetle Calinus’u, arkasından 60.000 kişilik ana kuvvetle de başkumandan Rüstem’i gönderdi.
Ayrıca 20.000 kişilik artçı bir kuvvet çıkardı.
Böylece 120.000 kişilik koca Fars ordusu Kadisiye’de toplandı.
İran ordusunun 30 bini zırhlı ve birbirinden ayrılmaması için zincirle birbirine bağlıydılar.
Ayrıca İran ordusunun ön saflarına filler yerleştirilmişti.
İslâm ordusu ise 34.000 kişiydi.
Hazret-i Sa’d, anlaşma ile işi halletmek istiyordu.
Yine elçi göndererek; “Size üç gün süre tanıyoruz.
Bu üç gün içinde ya Müslüman olursunuz, ya cizye verirsiniz veya cenge hazır olursunuz.” diye haber gönderdi.
Onlar üç gün içinde bunları kabul etmediler.
Dördüncü gün harp başladı.
Harp başlamadan önce hazret-i Sa’d askerlerine şöyle hitâb etti: Mevkilerinizde sebat ediniz.
Öğle namazından sonra ben dört tekbir alacağım, ilkinde siz de tekbir alırsınız, harbe hazır olursunuz.
İkinci tekbirde, siz de tekbir alır silâhlanırsınız.
Üçüncü tekbirde siz de tekbir alıp, askeri harp için coşturursunuz
Dördüncü tekbirde düşman üzerine hücum ediniz ve “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” deyiniz. İslâm askerleri, bildirilen emirle düşmana hücum ettiler.
İran ordusu berâberinde getirdikleri fillerle karşılık verdi.
İlk gün şiddetli çarpışmalar oldu.
Sonraki günlerde İslâm askeri uyguladıkları dâhiyâne taktiklerle İran ordusunu bozguna uğrattı.
İran komutanları öldürüldü.
İran ordusunun baş komutanı Rüstem de öldürülünce ordu dağıldı.
Kaçışmaya başladılar.
Kaçmaya çalışanların çoğu nehirde boğuldu, kalanlar da esir edildi.
Bu harpte Müslümanlar 8500 şehid verdi.
İranlıların tamâmına yakını öldürüldü.
Müslümanlar büyük bir zafer kazandılar.
Daha sonra hazret-i Ömer’in emriyle Sâsânî Devletinin başşehri ve İran Kisrasının bulunduğu Medâyin şehrine hareket edildi.
İslâm askerinin Medâyin’e hareket ettiğini duyan İran Kisrası Yezd-i Cürd korkudan şehri terk etti.
İslâm ordusu Medâyin şehrine kolayca girerek fethetti.
Kadisiye Harbi ve Medâyin’in fethinde büyük ganîmet elde edildi.
Kisra’nın sarayları ve hazîneleri Müslümanların eline geçti.
Bu zafer, Müslümanlara İran’ın kapılarını açtığı gibi, daha sonraki savaşların kazanılmasına da zemin hazırladı.

Hicri 16.yıl


Medayin'in Fethi
(H.16 Safer - M. 637)

Müslümanlar (Bağdat şehirlerinden biri olup Medain'e ya­kın bir yerdeki) Behürasîr şehrine saldırdılar ve şehre girdiler.
Ardın­dan da (o zaman çok meşhur olan) Medain şehirlerini fethettiler.
O zaman orada bulunan İran kralı Yezdecürd b. Şehriyar kaçıp canını kurtardı.
Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) Behürasîr denen İran imparatorunun bu­lunduğu şehre gelip konakladığında, insanları nehrin karşısındaki en son şehre geçirmek için gemiler istedi ise de bunlardan hiçbir şey elde etme imkanına kavuşamadı.
Zira İranlılar gemileri bağlamışlardı.
Daha sonra Sa'd, Dicle'ye dalıp geçmeye karar verdi.
Müslümanlar da suya daldılar. (Ordunun çoğu peş peşe suya daldı ve suyun derin yerine geldiler.
Dicle simsiyah kesilmiş üzerindeki çer çöpü taşıyıp kenara atıyor gibi bir hale gelmişti.
İnsanlar suya dalıp yüzdüklerinde karşılaştıkları tehlikeye rağmen karada gidiyor gibi du­ruyorlardı.
Bu hiç hesap etmedikleri şey, İran ordusunda panik meydana getir­mişti.
Birkaç saat çarpıştı iseler de, sonunda dayanamayıp bozguna uğradılar ve mallarının çoğunu terk ederek kaçıştılar.
Müslümanlar da bu bırakılanların hepsini ele geçirdiler, sonra da oradaki meşhur Beyaz saraya gelip kuşattılar.
Sarayda bulunanlar oraya sığınıp kale gibi kullanıyorlardı.
Daha sonra Müslümanlarla anlaşma yaptılar.
Denildiğine göre İran ordusu Müslümanların Dicle'ye dalıp yüzerek geldiklerini görünce: "Vallahi biz insanlarla savaşmıyoruz, biz cinlerle çarpışıyoruz" diyerek bozguna uğradılar ve yenildiler.
Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) Kisranın oturduğu tahtının olduğu yere gelince Duhan süresindeki: Nice bahçeleri ve pınarları, nice ekinleri ve kıymetli makamı, nice hoşlarına giderek yaşadıkları nimetleri terk ettiler." ayetini okudu.
Sa'd (r.a.) Beyaz saraya girdiğinde namazları dört rekat olarak kıl­maya başlamıştı.
Bunun anlamı oradan daha ileri gitmeyip uzun süre kalmak istemiş olması idi.
İşte Irak arazisinde ilk kılınan Cuma onların kıldığı Cuma olmuştu ki, tarih hicretin on altıncı yılının Safer ayını gösteriyordu.

Taberi devamla şöyle anlatır: Sa'd Humus'unu (beşte birlik devlet hissesini) ayırdıktan sonra kalan ganimeti bölüştürdü.
Her süvariye on iki bin düştü ki, ordunun hepsi süvari idi.
Hz. Sa'd Medayin şehrinin evlerini insanlara taksim etti.
İnsanlar da bu evlerde oturmaya başladı.
Müslümanlar üç yıl içerisinde İran Kisralarının krallık tahtını ve Bizans Kayserinin tahtım ve iki ülkenin ana toprakları sayılacak yer­leri istila edip, şimdiye kadar misli asla duyulmamış şekilde altın, mü­cevher, ipekli kumaşlar, köleler, şehirler ve saraylara ganimet yoluyla sahip oldular.


 Celula Savaşı (637)

Kisra Yezdücürd Medainden hulvan'a giderken askerlerin başına Mehran'ı geçirdi.
Celula ya yerleşen düşman etrafa
hendek kazdı.
Bunun üzerine Hz ömer'in talimatı ile
Sad b Ebi Vakkas 12.000 kişilik ordunun başına Haşim b Utbe 'yi geçirdi.
Ka'ka b Amr'ı sağ cenah,Sad b Malik de artçı kuvvetlerin başında idi.
Şiddetli çatışmalar sonucunda
İslam ordusu zaferi kazandı.

Kudüs'ün Fethi (638)

Hz. Ömer zamanında Kudüs'ü fetheden İslam orduları büyük zorlukları aşarak zafere erişmişlerdi.
Kudüs, M.S. 638 yılında Hz. Ömer   tarafından fethedildiğinde Bizans hakimiyeti altında bulunuyordu.
Suriye, Ürdün Vadisi, Horasan gibi birçok önemli merkezi ele geçiren İslam orduları, Kudüs’e yöneldi.
Filistin bölgesi emiri Amr İbn’ul As idi.
Amr İbn’ul As parlak siyasi ve askeri zekası sayesinde “Arap dahisi” olarak bilinirdi.
Bizans İmparatoru Heraklios’un Filistin bölgesindeki komutanı ise aynı özelliklere sahip Artabun’du.
Büyük bir ordu kurmuş, Ecnadin bölgesine yakın bir yerde konuşlanarak İslam ordusunu engellemeye çalışıyordu.
Amr, durumu anlatan bir mektup yollayarak Ömer'den yardım istedi.

Amr ibn’ul As’ın Artebun’a Oynadığı Oyun

Bu sırada Amr, bir türlü altedemediği Artabun’a keskin zekasının ürünü ilginç bir oyun oynamaya karar verdi.
Elçi kılığında Rumların kalesine girdi.
Artabun’la görüşürken bir yandan da kaleyi iyiden iyiye inceledi.
Rum komutan, bu elçinin ya Amr’ın kendisi ya da önemli danışmanlarından biri olduğundan şüphelendi.
Askerlerinden birine üzerine kaleden büyük bir kaya yuvarlayarak elçiyi öldürmesini emretti.
Ancak Amr da durumu kısa sürede farkederek, Artabun’a “Senin söylediğin benim kafama tam yattı.
Lakin ben danışma kurulundaki on kişiden biriyim.
Ömer bizi Amr'a yardım etmemiz ve onun yaptıklarına bakmamız için yolladı.
Ben varıp bu on kişiyi alıp geleyim.
Onlar da senin bana yaptığın teklife benim gibi bakarsa baş komutan ve diğer komutanlar onların görüşüne katılır.
Benim gibi görmezlerse onları yerlerine geri yollarsın!" dedi.
O da: "Tamam!" dedi.
Artabun’un asıl niyeti bir kişi yerine müslümanların danışma kurulunu oluşturan değerli birçok kişiyi öldürerek, onlara büyük bir darbe vurmaktı.
Ama Amr geri dönmeyince kandırıldığını anladı.
Halife Ömer de Amr’ın bu hilesini “Allah için bu Amr çok yaman birini yendi” diyerek memnuniyetle karşıladı.
Amr, M.637 yılında Artabun üzerine yürüdü.
Şiddetli bir çarpışma yaşandı.
Bozguna uğrayan Bizans kuvvetleri Kudüs’e, o zamanki adıyla İliya’ya sığındı.
Aslında bu da Amr’ın planının bir parçasıydı.
Çünkü Kudüs’ü muhasara eden İslam askerlerinden muhasarayı bir süre kaldırmalarını istemiş ve Bizans askerlerinin şehre girmesini sağlamıştı.
Kuşatmaya askerler şehre girdikten sonra devam edildi.
Böylece Artabun ve askerleri hareket imkanlarını yitirdi ve tam anlamıyla kontrol altına alındı.
Amr İbn’ul As Gazze, Sebastiya, Nablus ve Yafa şehirlerini de fethederek, Kudüs’e yardım etmelerini engelledi.
Kuşatma altındaki Kudüs halkı Patrik Sophronius’un teklifi üzerine şehri Halife Ömer’e teslim etmeye karar verdiler.
Amr’ın, kararı Medine’ye bildirmesi üzerine Hz. Ömer Kudüs’e hareket etti.

Hz Ömer'in Vesikası

“Bismillahirrahmanirrahim.
İşte şu vesika, mü'minlerin emiri, Allah'ın kulu Ömer'in Kudüs halkına verdiği vesikadır.
Canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, hastasına, sağlıklısına, diğer din mensuplarına, kiliselerinin eve çevrilmeyeceğine, yıkılmayacağına, Kudüs ve civarından bir şey eksiltilmeyeceğine, haçlarından ve mallarından bir şeye ilişilmeyeceğine, dinlerine baskı yapılmayacağına, hiç kimseye zarar verilmeyeceğine, onlarla İliya'da hiçbir Yahudi'nin iskan ettirilmeyeceğine dair güvence veriyorum.
İliya halkı da buna karşılık diğer şehir halkı gibi cizye vergisi verecek, Bizanslıları oradan onlar, bizzat kendileri çıkaracak.
Bizans Rumlarından kim oradan çıkarsa istedikleri güvenli bir yere gidene kadar can ve malları korunacak.
Ama güvenle İliya'da oturmak isteyen kimse İliya halkı gibi vergi vererek oturabilecek.
İliya halkından Rumlarla beraber malını alıp gitmek isteyen de güvenli yere varana kadar can ve malları emniyette olacak, bunların kalan haç ve kiliselerine dokunulmayacak.
Diğer yerlerden olup da bu Artabunla beraber savaşa gelenler de dilerse aynı vergi ile İliya'da kalabilecek, dileyen Bizans Rumlarıyla gidecek, ailesine dönmek isteyen de dönecek ve bunlardan bir şey alınmayacak.
Bu anlaşma metninde bulunan maddelere Allah'ın taahhüdü, peygamberinin zimmeti, halifelerinin zimmeti ve mü'minlerin zimmeti, bu vergiyi vermek şartıyla geçerli olacaktır.”

Hicri takvim kabul edildi  
Hicri 16. (M.637)

Hulvan fethedildi (637) 

Komutanımız : Ka'ka b.Amr

Celûlâ Savaşı’ndan (16/637) sonra Cerîr b. Abdullah el-Becelî, Sa‘d b. Ebû Vakkās’ın gönderdiği 3000 kişilik yardımcı kuvvetle Hulvân üzerine yürüyünce Kisrâ III. Yezdicerd İsfahan’a kaçtı.
Şehir, halkına dokunulmaması, yurtlarından çıkmak isteyenlere izin verilmesi şartıyla ve barış yoluyla fethedildi.
Cerîr daha sonra burada Azre b. Kays el-Becelî’yi vekil bıraktı (Belâzürî, s. 432). Muâviye dönemindeki teşkilâtlanma sırasında Mâhülkûfe adı verilen bölgenin batısı Hulvân ile sınırlı idi.

Tikrit fethedildi (637)

Komutanımız : Abdullah b. Mu'tem
5000 kişilik bir ordu ile

Tikrît, müslümanlar tarafından ilk defa Kādisiye Savaşı’nın ardından 16 (637) yılında Sa‘d b. Ebû Vakkās’a bağlı Abdullah b. Mu‘tem kumandasındaki birliklerce kırk günlük bir kuşatmadan sonra, şehirde yaşayan Arap kabileleri Tağlib, İyâd ve Nemir’in İslâmiyet’i benimsemesi ve müslümanlara yardım etmesi sonucunda barış yoluyla fethedildi.

Musul Fethedildi

Komutanımız : Rib'i b Efkel

Hicri 17.yıl


Kufe ve Basra Şehri inşa oldu

Cezire, Nusaybin ve Harran fetholdu

Komutanlarımız: Ebu Ubeyde (ra)
Ka'ka b. Amr (ra), İyad b Ganem (ra)

Mescid-i Haram genişletildi

Tüster'in Fethi

Düşman komutanı: İran'lı Hürmüzan
İslam Komutanı : Numan b Mukarrin (ra)
Kahramanca savaşan Bera b Malik bu savaşta şehit oldu

Esir alınan Hürmüzan daha sonra Müslüman oldu

Hicri 18.yıl


Medine'yi kıtlık kavurdu
Hicri 18. (M.639)

Şamda Veba Salgını

Hicri 18 de Şam'da veba salgını oldu ve Büyük sahabi Ebu Ubeyde b Cerrah (ra) bu veba da vefat etti.
Bu hastalıktan şehit olan diğer sahabiler: Muaz b. Cebel,Yezid b Ebi Süfyan,Süheyl b Amr,Haris b Hişam
Bu salgında 25.000 müslümanın öldüğü rivayeti vardır

Hicri 20.yıl


Mısır'ın Fethi (640)

Mısırın rumlar elinde kalması, Müslümanların suriye ve filistin'deki hakimiyetlerini tehdit eden bir durumdu.
Fetih  gerçekleşirse güney ciheti emniyete alıncaktı.

Hz Amr b As fetih için Hz Ömer'e çok baskı yapıyordu.
Sonunda ikna etti ve Mısır içlerine doğru ilerleyiş başladı.
Hz Amr önüne gelen yerleri kolayca fethetti Hz Ömer ''Amr sana dörtbin kişi gönderdim herbirinin başında bin kişiye bedel kumandan bulunmaktadır demiştir

Kumandanlar : Zübeyr b Avvam,Mikdad b Esved ,Ubade b Samit ve Mesleme b Muhallad'dır
Güçlenen Ordumuz hücüma geçti ve zafer kazanıldı .Mukavkıs barış istedi

 İskenderiye'nin fethi

İslam ordusu öncü birliklerin başında
Hz Amr'ın oğlu Abdullah vardı

12.000 kişilik islam ordusu şehri kuşattı
Kalelerinde 50.000 asker vardı ve kale sağlamdı
Çarpışma 4 ay sürdü ve en son Hz Ubade b Samit sancağı alarak gitti ve Şehir fethedildi 

 Fustat ve Cize şehirleri inşa edildi

 Yahudi ve Hıristiyanlar arap yarımadasından kovuldu Küfe civarına sürüldüler

Hicri 21.yıl


Nihavent zaferi
(Hicri 21 / M. 641)

İran devleti artık tarihten silinme noktasına gelmişti.
Son çırpınışlar içinde olan İran hükümdarı Merdanşah'a komutanlık vererek 150.000 kişilik bir ordu hazırladılar.
Ordumuzun başına Numan b Mukarrin geçirildi.
Ordumuz 30.000 kişi idi.
Hz Numan'ın emri altında Huzeyfe b Yeman, Cerir b Abdullah,Mugire b Şube,Hz Zubeyr.b Avvam, Ebu Musa El Eş-ari, Abdullah b Ömer gibi meşhur sahabiler vardı.
Zafer nasip oldu
Ka'ka b Amr düşman konutanını öldürdü
Hz numan şehid oldu
Nihavent fethi, Fetihlerin fetihi olarak da geçer

Hicri 22.yıl


Horasan'ın Fethi (644)

Horasan'ın fethi için Hz Ömer Ahnef b Kays'ı görevlendirdi.
Orayı fethetti.
İran hükümdarı bunun üzerine Çin ve Türk hükümdarlardan yardım istedi.

Türklerle yapılan savaşıda İslam ordusu kazandı.
Bu aynı zamanda İran mecusi devletinin çöküşünün son noktası oldu

Hicri 23.yıl

 Halifemiz Hz Ömer'in Vefatı
(Hicri 23 - M. 644)

Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh), 23 (644) yılı haccını eda edip Medine’ye döndüğü günlerde, Mugīre b. Şu‘be (Radıyallâhu Anh)’in Basra valisi iken edindiği kölesi Ebû Lü’lüe Fîrûz en-Nihâvendî efendisinin kendisinden fazla ücret aldığını söyleyerek bunun azaltılmasını istedi.
Halife onun demircilik, marangozluk ve nakkaşlık yaptığını öğrenince Hz. Mugīre(Radıyallâhu Anh)’in kendisinden aldığı ücretin fazla olmadığını bildirdi. Bunun üzerine Ebû Lü’lüe ertesi gün sabah namazında hançerle Hz. Ömer’i yaraladı ve müslümanların elinden kurtulamayacağını anlayınca kendini öldürdü.

Halife ölüm döşeğinde iken kendisine yerine birini bırakması teklif edilince aşere-i mübeşşereden altı kişilik şûranın toplanarak üç gün içerisinde aralarından birini halife seçmelerini istedi; oğlu Abdullah’ı da halife seçilmemek şartıyla bu heyete dahil etti.
Namazı kıldırmak üzere Suheyb b. Sinân(Radıyallâhu Anh)’ı, şûra üyelerini toplamak üzere Mikdâd b. Esved (Radıyallâhu Anh)’i, seçim gerçekleşinceye kadar heyetin rahatsız edilmemesini sağlamakla da Ebû Talha el-Ensârî (Radıyallâhu Anh)’yı görevlendirdi.
Oğlu Abdullah’ı Hz. Âişe (Radıyallâhu Anhâ)’ye yollayarak Resûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in hücresine onun ayağının dibine defnedilmek için izin istedi.
Hz. Âişe kendisi için düşündüğü bu yeri ona vermeyi kabul etti.
Hz. Ömer(Radıyallâhu Anh) üç gün sonra vefat etti (26 Zilhicce 23 / 644).
Cenaze namazını Suheyb b. Sinân (Radıyallâhu Anh) kıldırdı.

Hz.ÖMER (r.a) DÖNEMİ
(634-644) (özet)
 

Hz. Ebubekir(r.a) hastalandığı zaman tavsiyetname hazırlayarak kendinden sonra Müslümanlar arasında karışıklık çıkmasını önlemek için, Hz. Ömer(r.a) Halife olmasını istemiştir.
Böylece Hz. Ömer (r.a) hiçbir itiraz meydana gelmeden islam devletinin ikinci halifesi halife olmuştur.
Hz. Ömer(r.a) başa geçince Halid Bin Velid`i ordu komutanlığından alarak,Ebu Ubeyde`yi atamıştır.
Dört Halife döneminde fetihlerin en çok yoğunlaştığı dönemdir.
Bu dönemde Sasaniler ve Bizans’la mücadele edildi.
Hz. Ömer (r.a) halife olduğu sırada Suriye’de fetih hareketleri devam ediyordu.
Hz. Ömer (r.a) Suriye’nin fethedilmesine önem verdi.
İslam ordusu 635 `de Şam`ı (Dimaşk) kuşatmış ve altı ay süren mücadele sonunda şehri ele geçirmiştir.
Fethedilen şehirlerdeki Hristiyanlar din ve ibadetlerinde serbest bırakıldılar.
Suriye’nin fethi tamamlandığında Filistin ve Kudüs hariç her yer fethedilmişti.
Kudüs halkı sıranın kendisine geldiğini görerek Bizans’tan yardım istedi.
Bunun üzerine Kudüs Bizans`tan yardım istemiş imparator Herakleois deniz yoluyla Kudüs`e yardım göndermiştir.
Suriye`deki tüm İslam orduları Arm ve As başkanlığında birleşerek Bizans kuvvetleri ile karşılaşmışlardır.
636 yılında Ecnadin denilen yerde yapılan savaşı İslam ordusu kazandı.
Böylece Suriye ve Filistin’de Müslümanların karşısına çıkacak bir Bizans ordusu kalmadı.
Savaşın sonunda Kudüs kuşatıldı.
Kudüs patriği şehri ancak halifeye teslim edeceğini söyleyince Hz. Ömer (r.a) Kudüs’e gelerek şehri teslim aldı.
Kudüs’ün fethinden sonra ilk cami, “ Mescid’ül Aksa” ismiyle yapıldı

Kudüs’ün Alınmasıyla Irak ve İran Üzerine Seferler Düzenlenmiş ve Savaşlar yapılmıştır.

Bu savaşlar;

Köprü Savaşı (634)

Hz. Ömer (r.a), 634 yılında Irak’ı Almak İçin Ebu Ubeyde komutasında Büyük bir ordu göndermiştir.
Bu Savaş Sasaniler ile Müslüman Araplar arasında yapılmıştır.
Müslümanların, Kufe yakınlarında Fırat nehri üzerinde bir köprü kurarak , Sasanilere saldırması ile başlayan savaşı Müslümanlar kaybettiler.
Komutan Ebu Veyde ve pek çok İslam askeri şehit olmuştur.
Bu yenilgi, İlk fetihler sırasındaki en ağır yenilgi olarak kabul edilir.
Ancak Sasanilerdeki karışıklıklar üzerine Sasani ordusu çekilmiş, Araplar Fırat’ı geçip, Dicle’ye kadar ilerlemişlerdir.

Kadisiye Savaşı (636)

Irak cephesindeki ordunun başında Sad Bin Ebi Vakkas vardır.
Müslümanlar ile Sasaniler Küfe yakınlarında Kadisiye denilen yerde tekrar karşılaşmışlardı.
Savaşı İslam orduları kazanmıştır.
Bu Savaşın Sonucunda; Irak ve Batı İran Müslümanların eline geçmiş, İran yolu açılmıştır.
Ve Sasaniler`in başkenti Medain şehri 637 yılında ele geçirilmiştir.
Irak’ta Basra ve Kûfe kentleri kurularak Müslümanlar buralara yerleştirildiler.
639 yılında Yukarı Mezopotamya fethedildi.  

Celula Savaşı (637)

Kadisiye Savaşı’nda Araplara yenilen İranlılar bir yıl sonra, Hürzad isimli bir komutan yönetiminde yeni bir ordu oluşturdular; ancak bu ordu da, Diyâle Irmağı’na dökülen Celûla Irmağı kıyısında Araplar ile yaptığı savaşı kaybetti.
Bu Savaş 637 yılında Sasanilerle yapılmıştır ve savaşı Müslümanlar kazanmışlardır.
Bu zaferden sonra Irak’ı Horasan’a bağlayan yollar üzerinde bulunan Celûla kenti Müslüman Arapların eline geçti.
Müslümanlar bu arada Basra ve Kûfe `de yeni askeri üsler kurarak ordularını takviye etmişler ve güçlerini arttırmışlardır

Mısır’ın Fethi (640)

Mısır’ ın ekonomik durumunun zenginliği ve Bizans’tan gelebilecek tehlikelere açık olması nedeniyle, bölgenin fethi gerekiyordu.
Amr bin As komutasındaki ordu, Mısır’ a yönelerek,641 yılında Babylon ( Babilon ) ve 642 yılında İskenderiye kentini ele geçirdi.

Kahire yakınlarında ordu kent olarak
“ Fustat “ kenti kuruldu

642 yılında Mısır `ın fethinden sonra Lidye ve Trabulusgarb İslam ordularınca feth edildi.

Nihavend Savaşı (642) 

İranlılar topladıkları kuvvetlerle Müslümanlar üzerine tekrar saldırmışlar ve Nihavend de yapılan savaşı Müslümanlar kazanmıştır.

Bu savaşın Sonucunda; İran ordusu dağılmış ve İran şehirleri tamamen Müslümanların eline geçmiştir.

Irak ve Suriye seferlerinden başka, İslam orduları Yukarı Mezopotamya yönelmişler 639 yılında Urfa , Harran ve Diyarbakır feth edilmiş ve 634-664 yıllarında Azerbaycan , tamamıyla feth edilmiştir.

Bu Savaşın Bir Başka Önemi de Nihavend savaşlarıyla, Müslümanlar ve Türkler sınır komşusu olmuşlardır.

(Karluklar ve Türkişler) Bu yenilgiler sonucunda Sasani imparatorluğu 651 yılında yıkılmıştır.

Horasan’ın Fethi (644)

İran’ın doğusunda Merv’e çekilmiş olan Sasani Hükümdarı III. Yezdcerd’ in toparlanmasına fırsat vermemek ve bölgeyi fethetmek amacıyla yapılan sefer sonucu Horasan ele geçirilmiş, böylece Ceyhun nehrine kadar sınırlar genişlemiştir.

İslam Devleti’nin sınırlarının hızla genişlemesi ve nüfusun artması yönetim konusunda bazı sorunların ortaya çıkmasına neden oldu.

Hz. Ömer (r.a) zamanında bir çok fetihler yapıldığı için devlette teşkilatlanmaya olan ihtiyaç arttı.

Teşkilatlanmada Sasani ve Bizans etkisi görülür.

Bu sorunların çözümlenmesi için yapılan çalışmalar;

ASKERİ ALANDAKİ ÇALIŞMALAR

İlk kez Düzenli ordu kuruldu.
Askerlere maaş bağlandı.
Sınırlarda Irak, Mısır, Suriye, Cünd adı verilen devamlı ordugâh şehirleri kurularak savunma ve fetih hareketleri kolaylaştırılmıştır.
Orduya ait kayıtların tutulması amacıyla ilk kez ordu divanı oluşturuldu.
Askeri amaçlı ikta sistemi uygulanmaya başlanmıştır.
(Memur ve askerlere maaş karşılığında arazi gelirlerinin verilmesi)


SİYASİ ALANDAKİ ÇALIŞMALAR

Fethedilen yerler ilk defa yönetim birimlerine ayrılarak büyük iller oluşturulmuş ve bu illere valiler tayin edilmiştir.
Adli teşkilat kurularak yönetim birimlerine kadılar gönderilmiştir.
Fethedilen bölgelerde yeni şehirler kurularak buralara Müslümanlar yerleştirilmiştir.
Hicret başlangıç alınarak, Hicri takvim kullanılmaya başlandı.
Devletin önemli sorunlarının görüşüldüğü meclis oluşturuldu.
İlk kez Posta teşkilatı kuruldu.

EKONOMİK ALANDAKİ ÇALIŞMALAR

Ekonomik alanda yenilikler yapılmıştır, Devlet hazinesi ( Beytü’l-Mal) oluşturulmuştur.
Vergilendirme kuralları belirlendi.
Ayrıca Haraç ve Cizye vergileri düzenlendi.
Müslüman olmayanlardan “ Haraç “ vergisi ( Toprak ) alınmaya başladı.
Ticareti kolaylaştırmak için para bastırdı.
Mali ve askeri amaçlı “divan örgütü” kurulmuştur.
Hz. Ömer (r.a) son derece sade bir hayat yaşayan adaletli yönetimi ile herkesin güvenini kazanan İslam devletlerini sınırlarını Lidya`dan Horasan`a ve Kafkasya`ya kadar genişleten Hz. Ömer (r.a) 644 yılında İranlı bir köle tarafından hançerlenerek öldürülmüş ve şehit olmuştur.

Bismillahirrahmanirrahim
 
HİCRİ 1.YIL 
Peygamberimiz'in (sav) Mescidinin Yapılışı
Ezan
 Hz. Hamza'nın (ra) Sîfü'l-Bahr'e Gönderilişi
Ubeyde b. Hâris'in (ra) Râbığ'a Gönderilişi
Sa'd b. Ebi Vakkas'ın Harrar'a Gönderilişi

 HİCRİ 2.YIL
 Cihat Emri / İzni 
 Ebvâ (Veddan) Gazâsı
 Buvat Gazâsı 
 Sefvan Gazâsı 
  Zü'l-Uşeyre Gazâsı 
 Nahle Seferi 
 Kıblenin Kâbe'ye Çevrilişi
  Ramazan Orucunun Farz Kılınışı 
  Teravih Namazı
   Bedir Savaşı 
  Sevık Gazası
  Fıtır Sadakası ve Bayram Namazları Zekat Farizası
 

HİCRİ 3.YIL
Karkaratü'l Küdr Gazası
Ka'b b. Eşref'in Öldürülmesi,
Gatafan Gazası
Ebu Râfi'in öldürülüşü
İbn Süneyne (Sübeyne)'nin Öldürülüşü
Buhran Gazası
Karde Seferi
Hz Hasan'ın (ra) doğumu
Uhud Savaşı

HİCRİ 4.YIL
Katan Seferi
Abdullah b. Üneys (ra) Seriyyesi
Reci Seferi
Bi'r-i Mauna olayı
Amr b. Ümeyye Seriyyesi
Beni Nadir yahudileri Medine'den Sürüldü
İçki Haram Kılındı
Hz Ali 'nin (ra) annesi Fatıma hatun vefat etti
Hz. Zeyneb'in Vefatı
Peygamberimiz Aleyhisselamın Torunu ve Hz. Osman'ın Oğlu Abdullah'ın Vefatı
Ebu Seleme Abdullah b Abdulesed (ra) vefat eti
Hz Hüseyin Doğdu
Peygamberimiz Aleyhisselamın Hz. Ümmü Seleme ile Evlenişi
Bedru'l Mev'id Gazvesi
 
HİCRİ 5.YIL
Zatürrika Gazvesi
Dümetü'l Cendel Gazvesi
Müzeyneler Müslüman oluyor
Beni Mustalık Gazası (Müreysi’ Savaşı)
Rasulullah (sav)'ın Cüveyriye binti Haris ile evlenmesi
Hz. Aişe ve İfk (İftira) olayı
Peygamberimiz'in (sav) ,Hz Zeyneb b.Cahş ile evliliği
HENDEK SAVAŞI
Beni Kurayza Gazası

HİCRİ 6.YIL
Kurata seferi
Beni Lihyan seferi
Gabe gazası
Gamre seferi
Zülkasse  seferi
Cemum seferi
Iys seferi
Tarf seferi
Dümetül Cendel seferi
Fedek seferi
Beni Fezare seferi
Ükl ve Üraniler
 Hudeybiye Antlaşması

HİCRİ 7.YIL
Peygamber (sav) elçileri
Hayberin fethi
Peygamberimiz Aleyhisselamın Hz. Safiyye ile Evlenişi
Fedek Yahudileriyle Anlaşma Yapılması
Vâdi'l-kurâ Gazası
Hısma Seferi
Teymâ seferi
Benî Fezâre Seferi
Türebe Seferi
Hz. Ebu Bekr'in Necd seferi
Benî Mürre Seferi
Meyfaa seferi
Cinab Seferi
UMRETÜ'L-KAZA
 
HİCRİ 8.YIL
Peygamberimiz Aleyhisselam'ın Kızı Hz. Zeyneb'in Vefatı
Mute Gazası
Mekke'nin Fethi
Huneyn Savaşı
Taif Kuşatması
Halid b. Velid ile Osman b. Talha'nın Müslüman Oluşu

 HİCRİ 9.YIL
Müslüman Kabilelere Valiler ve Zekat Tahsil Memurları Gönderilişi
Medine'ye Gelen Benî Temim Heyeti
Hâris b. Dırâr el-Huzâî'nin Medine'ye Gelişi, Müslüman Oluşu ve Benî Mustalıkların da Müslüman Olmalarını Sağlayışı
Benî Esed b. Huzeymelerin Müslüman Oluşu
Urve b. Mes'ud'un Müslüman Olup Taiflileri Müslümanlığa Davet Edişi ve Şehit Edilişi
Benî Uzre Heyetinin Medine'ye Gelmeleri ve Müslüman Olmaları
Kutbe b. Âmir'in Has'amlara Gönderilişi
Abdullah b. Avsece'nin Hârise b. Amr b. Kurayt Oğullarına Gönderilişi ;
Dahhâk b. Süfyan'ın Kurataları Te'dibe Gönderilişi
Beliyy Heyetinin Medine'ye Gelişi ve Müslüman Oluşu
Habeş Necaşî'si Ashama'nın Vefat Edişi ve Kendisi İçin Gıyâbî Olarak Medine'de Cenaze Namazı Kılınışı
Peygamberimiz Aleyhisselamın Zevcelerinden 1 ay inzivaya çekilişi
Tebük Seferi
Hz. Ümmü Külsûm'un Vefatı
Himyer Krallarının Müslüman Oluşu
Sakîflerin Müslüman Oluşu
İslamiyet Arabistanda yayılıyor
Baş Münafık Abdullah b Übeyy b Selül'ün Ölüşü
9.Yıl Haccı

HİCRİ 10.YIL
Hz. İbrahim'in Vefatı
Veda Haccı

HİCRİ 11. Yıl
Usame b. Zeyd (ra)'in Suriye Seferi
Peygamberimiz Aleyhisselamın vefatı

 

Peygamberimiz Aleyhisselamın İlk Cuma Hutbeleri

Peygamberimiz Aleyhisselam, bu Cuma günü, ayakta durarak ardarda irad ettiği hutbelerinde, Allah'a lâyık olduğu veçhile hamd ve sena­da bulunduktan sonra, şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Kendiniz için, önden ahiret azığı olacak şeyler gönderiniz. Elbette, bilirsiniz ki; her biriniz ölecek ve davarını çobansız bırakacaktır! Sonra Rabbi ona tercümansız, perdedarsız olarak: 'Sana Resûlüm gelip emirlerimi tebliğ etmedi mi? Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Sen kendin için [âhiret azığı olarak] ne gönderdin? buyuracak. O da, sağına soluna bakacak, hiçbir şey göremeyecek! Sonra önüne bakacak. Önünde de cehennemden başka birşey göremeyecek! Öyle ise yarım hurma ile de olsa cehennemden kendisini korumaya gücü yeten kimse, hemen o hayır işlesin! Onu bulamayan da, güzel bir sözle kendisini korumaya çalışsın. Çünkü bir iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar sevab verilir! Selam ve Allah'ın rahmet ve bereketleri üzerinize olsun!" "Allah'a hamd olsun! Allah'a hamd eder ve O'ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerinden, Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini hiç kimse saptıramaz! Saptırdığını da hiç kimse doğru yola iletemez! Şehadet ederim ki: Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! O, birdir; O'nun şerîki yoktur! Sözlerin en güzeli, Yüce Allah'ın Kitabıdır. Allah kimin kalbini Kur'ân'la süsler ve onu küfürden sonra İslâmiyete girdirir, o da Kur'ân'ı insanların sözlerine tercih ederse, işte o kimse felah bulmuş, kurtulmuştur. Doğrusu, Kitabullah sözlerin en güzeli, en belâgatlısıdır. Allah'ın sevdiğini seviniz! Allah'ı candan gönülden seviniz! Allah'ın kelamından, zikrinden usanmayınız! Allah'ın kelamından, kalbinize kasvet ve darlık gelmesin! Çünkü, Allah'ın kelamı, herşeyin üstününü ayırıp seçer, amellerin hayırlısını, kulların seçkinlerini, kıssaların iyisini zikreder. Helal ve haram olan herşeyi beyan eyler. Artık Allah'a ibadet ediniz ve O'na hiçbir şeyi şerik koşmayınız. O'ndan gereği gibi sakınınız. Dilinizle söylediğiniz güzel sözlerinizle Allah'ı tasdik ve ikrar ediniz. Allah'ın ihsan ettiği rahmetle aranızda sevişiniz. Muhakkak biliniz ki: Allah, ahdinin bozulmasına gazab eder. Selam olsun sizlere!"[3] Peygamberimiz Aleyhisselamın Beni Salim mescidinde Cuma günü irad buyurduğu hutbe olmak üzere, Saîd b. Abdurrahman el-Cumahî'den nakledilen hutbede de şöyle buyurulmustur: "Hamd, Allah'a mahsustur. Ben, O'na hamd eder, O'ndan yardım, yarlıganmak ve hidayet dilerim. O'na iman ederim, inanmazlık etmem. İnanmazlık edenlere de düşmanlık ederim. Ben Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, O'nun bir olduğuna, şerîki ve nazîri olmadığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim. Allah, onu peygamberlerin gelmesinin kesildiği, ilmin azaldığı, insanların sapkınlığa düştüğü, zamanın kesintiye uğradığı, Kıyametin kopma ve âlemin sona erme zamanının yaklaştığı bir sırada, tam bir hidayet, tam bir nur, tam bir öğüt olan Kur'ân'la göndermiştir. Allah'a ve Resûlüne boyun eğen, muhakkak doğru yolu bulmuştur. Allah'a ve Resûlüne karşı gelen de, azgınlık ve taşkınlığa, sapkınlıktan sapkınlığa düşmüştür. Size Allah'tan korunmayı tavsiye ederim. Zaten bir Müslümanın bir Müslümana en hayırlı tavsiyesi de, onu ahirete isteklendirmesi, ona Allah'tan korunmayı emretmesidir. Allah'ın sizi sakındırdığı şeylerden sakınınız! Bundan daha üstün ve hayırlı bir öğüt, bundan daha üstün ve hayırlı bir hatırlatma yoktur. Rabbinden korkarak, ürpererek ibadet eden kimse için, Allah'tan korunmak, istediğiniz ahiret mut­luluğu için en güvenilir bir yardımdır. Kim gizli ve açık her işinde Allah'ın hoşnutluğunu gözeterek Allah'la arasını düzeltirse, dünyada onun adı hayırla anılır. Öldükten sonra da, bu, kendisinden önce göndermiş olduğu hayra muhtaç bulunduğu bir zamanda kendisine azık olur. Bunun dışındaki işlerden uzak uzak kaçmayı, onlarla kendi arasında uzun mesafeler olmasını ister. Allah, azabından sizi korkutur. Allah, kulları hakkında çok esirgeyici ve merhametlidir. Sözünü doğrulayan, va'dini yerine getiren Allah'a andolsun ki; bundan cayma yoktur! Çünkü, Yüce Allah 'Benim katımda söz değiştirilmez. Ben, kullara zulümkâr da değilim' [Kâf: 29] buyuruyor. Şimdiki ve gelecekteki işlerinizde gizli ve açık yaptıklarınızdan dolayı Allah'tan korununuz! Kim Allah'tan korunursa, Allah onun günahlarını örter, ecrini de büyütür. Allah'tan korunan büyük bir kurtuluşa ermiştir. Allah'tan korunmak, insanı Allah'ın azab ve gazabından korur. Allah'tan korunmak, yüzleri ağartır, Rabbi hoşnut eder, dereceyi yükseltir. Nasibinizi alınız! Allah katında ifrartlı olan hareketlerde bulunmayınız. Allah doğruları da, yalancıları da bilsinler diye size Kitabını ve yolunu açıkça öğretmiştir. Allah'ın size ihsan ettiği gibi, siz de ihsanda bulununuz. Allah'ın düşmanlarına düşman olunuz. O'nun yolunda, gereği gibi cihad ediniz! Sizi O seçip Müslümanlar diye adlandırdı ki, helak olan açık delillerle helak olsun, sağ kalan da açık delillerle sağ kalsın. Allah'tan başkasında kuvvet ve kudret yoktur. Allah'ı anmayı çoğaltınız. Bu günden sonrası için çalışınız. Kim Allah'la arasını düzeltirse, Allah da onun insanlarla arasını düzeltir. Çünkü Allah insanlar üzerinde hükmünü yürütür. İnsanlar ise Allah üzerinde hükümlerini yürütemezler. Allah insanlar üzerinde tasarruf eder. İnsanlar ise Allah üzerinde tasarruf edemezler. Allah en büyüktür. Büyük olan Allahtan başkasında kuvvet ve kudret yoktur.


 
 HİCRİ AYLAR
Muharrem 
Safer
Rebiülevvel
Rebiülahir
Cemaziyelevvel
Cemaziyelahir 
Recep
Şaban
Ramazan
Şevval
Zilkade 
Zilhicce
 
Facebook beğen
 
 
23 ziyaretçi (31 klik)
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol