Emeviler Devri

Emeviler Dönemi
(661-750)

Dört Halife Dönemi’nden (632-661) sonra kurulan Müslüman Arap devleti.
(Hicri 42 - 133)



Süfyanilerin Halifeliği 


I.Muaviye (ra) Halifeliği
H. 41- 60  (M. 661-680) 

Bu dönemdeki halîfeler, Benî Ümeyye soyundan geldiği için, 662-750 (H. 42-133) seneleri arasında hüküm süren bu halîfelerin zamanında İslâm devletine Emevî Devleti denildi.
Hz. Muâviye bin Ebî Süfyân bin Harb bin Ümeyye, Eshâb-ı kiramın büyüklerinden olup, Peygamberimizin kayınbiraderi ve aynı zamanda vahy kâtibi idi.
Hazret-i Ömer tarafından Şam valisi yapılan hazret-i Muâviye, 26 sene 6 ay bu vazifede bulundu.
Hicrî 41 senesinde Kûfe’de halîfe oldu.
Şam’da yirmi sene halîfelik yaptı.
Devletin başına, hazret-i Muâviye’den başlamak üzere, Ümeyye oğullarından 14 halîfe geçti.
Son halîfe Mervân bin Muhammed zamanında hilâfet Abbâsîlere geçti.
Muaviye dönemindeki fetihler üç cephede gerçekleşmiştir:
Bunlardan ilki Bizans idaresi altında bulunan Anadolu ve Ermenistan topraklarıdır.
Irak askerlerinin hedefi ise Horasan ve Sind coğrafyasıdır.
Bu süreçte hedef alınan üçüncü bölge ise Mısır ordusunun sorumluluğuna verilen Kuzey Afrika’dır. 
 


Hazret-i Muâviye zamanında iç huzursuzluklara son verildi ve fetihlere devam edildi.

661 - Hilâfetinin ilk senelerinde Eski Basra valisi Abdullah b. Âmir'i yeniden vali tayin etti ve kaybedilen yerleri alması için görevlendirdi. (Horasan civarı)

662 - Anadolu seferlerini yeniden başlattı
Seferler yaz ve kış olmak üzere yılda iki defa düzenleniyordu.
Giden ordular, kışı Bizans topraklarında geçiriyorlar, yaz mevsimlerinde ise tekrar hücuma geçiyorlardı.

662 - 663 - Üçüncü fetih dalgası Afrika üzerine gerçekleştirilmiştir.
ilk seferler Muaviye b. Hudeyc tarafından gerçekleştirildi.
Onun halefi Ukbe b. Nâfi doğrudan halîfenin emriyle bölgede önemli fetihler gerçekleştirdi.
Ukbe, daha sonra müstahkem bir askerî karargâh ihtiyacı sebebiyle (H.50/M.670) yılında Kayravan şehri­ni inşa etti.
Aynı anda gerçekleştirilen yoğun İslâmlaşma faaliyeti sayesinde Berberîlerin bir kısmı müslüman oldu.
Bu gelişme Kuzey Afrika’da İslâm hâkimiyetinin ilk işaretleri olarak kabul edilmektedir

662 - Sistan'ın (Sicistan) fethi
Abdurrahman b, Semure, (sahabe) Vali Abdullah b. Amir'in nâibi sıfatıyla emrindeki büyük bir orduyla Sîstan’a gitti Abdullah b. Hâzim ile beraber Sîstan ve Horasan’da İslâm hâkimiyetini sağlamak için çalıştı.
Hz. Osman devrinde fethedilmiş, ancak daha sonra İslâm hâkimiyetinden çıkmış olan toprakları geri almak için teşebbüse geçti.
Bu gayretleri sonunda Zâbülistan, Ruhhâc ve Büst’ü tekrar zaptetti.
Bir ay süren kuşatmadan sonra Kâbil’i de ele geçirdi.
Bu başarıları üzerine Muâviye tarafından Sîstan valiliğine tayin edildi.
(Günümüzde bir kısmı İran bir kısmı afganistan'dadır)

665 - Hz. Muâviye, Abdullah b. Âmir’i, ondan bir ay sonra da Abdurrahman b. Semure'yi görevden aldı ve Ziyâd b. Ebih’i Basra valisi tayin etti

665 - Hâkem bin Ömer - el - Gıfârî,  Ziyâd b. Ebîh tarafından Horasan’a bölge valisi olarak gönderildi
Horasan valisi Hakem önce Herat’a, daha sonra Cûzcân dağını aşarak Horasan vilâyetinin merkezi olan Merv şehrine girdi.

667 - Hakem, Kuhistan ve Tohâristan bölgesine yaptığı iki seferden de başarı ile döndü.
Gur ve Ferâvende’yi fethetti.

Hazret-i Muâviye devrinde yapılan gazaların, asıl ağırlık merkezini Anadolu teşkil etmekteydi.
Her sene Anadolu’ya iki sefer düzenleyen İslâm orduları, Erzurum’u ele geçirdiler.

668 - İstanbul’a sefere çıkıldı.
İslâm ordusu, Malatya-Kayseri ve Eskişehir yolunu tâkib ederek Kadıköy önlerine geldi.
Uzun yolculuk ve soğuklar orduda büyük kayıplara yol açtı.
Kışı Kadıköy’de geçiren ordu, halîfeden yardım isteyince, hazret-i Muâviye, oğlu Yezîd kumandasında bir orduyu yardıma gönderdi.
İstanbul, yaz boyunca muhasara altında tutuldu.

670 - Kışın yaklaşması üzerine, muhasaradan vazgeçilerek geri dönüldü.
Bu orduya Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr ve Ebû Eyyûb el-Ensârî gibi sahâbe önderleri de iştirak etmişlerdi.

Bu - 1. kuşatma - esnasında Hz. Eyub El- Ensari (ra) şehit oldu.

670 - Mugire b. Şu‘be vefat edince Kûfe şehri de Ziyâd’a bağlandı.
Böylece Irak’ın iki büyük şehri ilk defa bir valinin idaresine bırakıldı.
Irak vilâyeti Basra, Kûfe, Ahvaz, Fars, Kirman, Sîstan, Horasan, Sicistan, Taberistan ve Cürcân’ı içine alıyordu.
Hz. Muâviye Hind, Bahreyn ve Uman’ı da Ziyâd’a bağlamıştı.

(Yönetimde şiddete başvuran ve Muâviye’nin saltanatını güçlendiren ilk kişi olarak tanıtılan Ziyâd b. Ebîh dört Arap dâhisinden biri kabul edilir
(diğerleri Muâviye b. Ebû Süfyân, Amr b. Âs ve Mugire b. Şu‘be).

671 - Horasan valisi Hakem ile Muhelleb bin Ebî Sufrâ kumandasındaki İslâm orduları, Coganyan’a kadar ilerledi
Diğer bir kol da, kuzeyde Amul ve Zamm şehirlerini ele geçirerek, Harezm’e kadar akınlarına devam ettiler.
Bütün bu seferler sayesinde İslâm hâkimiyeti Ceyhun nehrine dayandı.

671 - Merv'de yeni bir karargah kuruldu
Küfe ve Basra’dan elli bin kişi, Merv başta olmak üzere; Herat, Tûs, Nişâpur ve Belh şehirlerine yerleştirildi.
Böylece Türkistan’a karşı girişilecek fetihlerde başrolü oynayacak olan Horasan vilâyeti kuruldu.
Emeviler bu yıllarda Ceyhun nehrine kadar dayanmıştı

673 - İslâm donanması, Kıbrıs, Girit, Sicilya adalarını aldı.

673 - Vali Ziyad b. Ebih öldü

674 - Ziyâd b. Ebîh’in oğlu  Ubeydullah Babasının ölümünün (53/673) ardından Dımaşk’a gitti ve aynı yılın sonunda Horasan valiliğine tayin edildi.
Mâverâünnehir’e ilk ciddi askerî harekâtı yapan Ubeydullah düzenlediği Buhara seferinde 24.000 askerle birlikte Ceyhun (Amuderya) nehrini geçti ve Buhara hâkimini yenerek şehri ele geçirdi.
Bu sefer esnasında Beykend, Nesef, Râmîten ve Sagāniyân da fethedildi.
Bunlar Mâverâünnehir’de müslümanların gerçekleştirdiği ilk fetihlerdir.
Ubeydullah, Buhara’dan Basra’ya dönerken pek çok ganimetle birlikte Türk okçuları da getirmişti.

Ubeydullah,Bu başarısının ardından (675) ayrıca Basra valiliğine getirilince Türk okçularını Basra’da es-Sikketü’l-Buhâriyye’ye yerleştirdi.
Ertesi yıl Horasan valiliğinden azledildi, yerine Saîd b. Osman getirildi.
Ubeydullah, Basra’da Hâricîler’le mücadele etti, babası Ziyâd’dan daha sert tedbirler aldı ve çoğunu ölümle cezalandırdı.

674 - Emeviler, İkinci defa İstanbul önlerine geldi.
Eylül sonuna kadar şehri muhasaraya aldılarsa da, kışın yaklaşması üzerine Kapıdağ yarımadasına çekildiler.
(- 2. kuşatma -)

675 - Emeviler, Bizans donanmasını bozguna uğrattılar ve tam altı sene her yaz İstanbul’u muhasara edip, kışın Kapıdağ yarımadasında kışladılar.

Yeni kurulan donanmayla 669-678 arasında Bizans’ın başkenti Konstantinopolis'i (İstanbul) ele geçirmek için seferler düzenlendi, ama başaramadı.

676 - Emevîler’in Horasan valisi Saîd b. Osman, Semerkant üzerine bir sefer düzenledi.
Semerkant Kralı Tarhûn’un müslümanlara vergi ödemeyi ve rehineler vermeyi kabul etmesi karşılığında barış yapıldı

680 - İslâm donanması, İstanbul 'daki muhasarayı bırakarak geri dönmek mecburiyetinde kaldı.
İstanbul kuşatmasından dönen donanma, Antalya önlerinde fırtınaya tutuldu ve büyük bir kısmı zayi oldu.
Ayrıca Kuzey Afrika, İslâm ordularınca fethedildi.
Müslümanlar, Tunus’taki Kartaca’ya kadar olan bölgeleri de fethedince Kuzey Afrika’daki Bizans egemenliği sona erdi.
İçte isyan çıkaran haricîler üzerine, Ziyâd bin Ebih kumandasında asker gönderilerek, onların fitnesi ortadan kaldırıldı.

680 - Halifenin vefatı
Hazret-i Muâviye 680 (H. 61) senesi Nisan ayında vefat ettiği zaman, Emevî Devleti, Sogdiana’dan Cezayir’e kadar uzanan huzurlu bir devlet hâline geldi.
Pek çok ülkelerin fethiyle, İslâmiyet’in geniş bir alana yayılmasını sağladı.
(Ülke içindeki siyasî istikrarın belli bir oranda sağlanmasının ardından başlatılan fetih hareketleri ile özellikle Horasan ve Afrika’da daha önce ele geçirilmiş ancak zamanla kontrolü kaybedilmiş olan pek çok beldenin yeniden itaat altına alınması sağlandı)

Muaviye (ra) 680'de vefatının ardından Hasan (ra) 'la yaptığı anlaşmaya uymayarak halifeliği saltanata dönüştürdü.
Muaviye (ra) ölmeden önce oğlu Yezid’i halife tayin etti ve böylece seçimle yönetime gelme anlayışını bitirmiş oldu.

Hz Muaviye'nin Fetihleri

662 Sicistan
663 Sudan
664 Afganistan, Kâbil ve Hindistan’ın kuzey kısmı
665 Tunus (Afrikiyye)
668 Kıbrıs
670 İran’daki büyük Kuhistan eyaleti
670 İstanbul’un fethi için şehir kuşatıldı (vergi verdirilerek anlaşıldı)
673 Buhara Kudüs'ü tekrar ele geçirdi.
Yemen, Mısır, Kayrevan, Irak, Azerbaycan, Anadolu, Horasan ve Maveraünnehir





I. Yezid  (I. Muaviye'nin oğlu)
680 - 683

Halifeliğindeki olaylar

680 - Kerbela olayı
Kûfeli taraftarlarının davet ettikleri Hz. Hüseyin’in (r.a) şehirdeki durumu incelemek amacıyla gönderdiği Müslim b. Akil çok sayıda Kûfeli’den Hz. Hüseyin adına biat aldı.

Yezîd, halifelik makamına geçmesinin ardından Kûfe Valisi Nu‘mân b. Beşîr’i görevden aldı
Basra valiliğine ilâveten Ubeydullah’ı Kûfe valiliğine tayin etti.
Ondan Müslim’i ortadan kaldırmasını yahut Kûfe’den çıkarmasını istedi.
Kûfe’ye tek başına yüzüne peçe takarak giren Ubeydullah şehir halkı tarafından Hz. Hüseyin zannedilip büyük sevinç gösterileriyle karşılandı.
Ubeydullah buna çok öfkelendi ve camide okuduğu hutbede Hz. Hüseyin taraftarlarını tehdit etti, ardından sert tedbirlere başvurdu; kabile reislerini uyardı.
Bu durumda Müslim b. Akil nüfuzlu bir kimse olan Hâni’ b. Urve’nin evine sığındı.
Ubeydullah’ın, Kûfeliler’in hac ve umre dışında Hicaz’a gitmesine ve halkın Hz. Hüseyin’le irtibat kurmasına engel olmak için Husayn b. Nümeyr et-Temîmî kumandasında 4000 kişilik bir süvari birliğini Kûfe çevresinde görevlendirdi
Ubeydullah b. Ziyâd, Müslim b. Akil’in faaliyetleri hakkında bilgi edindi ve onun davetine katılanları takibe başladı.
Müslim’i evine kabul eden Hâni’ b. Urve’nin kendisine karşı bir suikast düzenlemesinden çekinerek onu huzuruna çağırıp sorguya çekti.
Müslim’i teslim etmeye yanaşmayan Hâni’e işkence yapıldı ve tutuklandı.
Bunu duyan Mezhic kabilesi vali konağının önünde toplandı.
Kalabalığı yatıştırmakla görevlendirilen Kadı Şüreyh, Hâni’in bir soruşturma için tutulduğunu, hayatının emniyette olduğunu söyleyince kalabalık dağıldı
Öte yandan Hâni’in tutuklandığını öğrenen Müslim, etrafında toplanan 4000 kişiyle valilik konağını kuşattı.
Ubeydullah bunları dağıtmak için konağa çağırdığı yirmi kadar kabile reisinden yararlandı; onlardan, Suriye’den gelecek ordu ile ve karşılaşacakları diğer sıkıntılarla isyancıları korkutmalarını istedi.
Böylece Müslim’in taraftarlarını dağıttı.
Bir eve sığınan Müslim’i ihbar sonucu yakalatıp ortadan kaldırdı,ardından Hâni’ b. Urve öldürülerek her ikisinin başı Yezîd’e gönderildi.
Daha sonra Kûfe’deki yeni gelişmelerden habersiz olarak şehre gelmekte olan Hz. Hüseyin’in yolu kesildi.
Ubeydullah ona karşı gönderdiği Hür b. Yezîd’e kafilenin müstahkem yerlere sığınmasına engel olmasını ve Fırat nehrinden uzak tutulmasını emretti.
Hz. Hüseyin’in kafilesi Kerbelâ’ya ulaşınca burada konaklamaya mecbur edildi (2 Muharrem 61 / 2 Ekim 680).
Ubeydullah, ayrıca Ömer b. Sa‘d b. Ebû Vakkās’ı 4000 kişilik bir kuvvetle Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye getirmek üzere gönderdi ve Yezîd adına ondan biat almasını tembih etti.
Biatı reddeden Hüseyin, geldikleri yere geri dönmelerine veya Yezîd ile görüşmek üzere Dımaşk’a ya da Sugur bölgelerinden birine gitmesine izin vermesini istedi.
Önce bu isteği Halife Yezîd’e bildirerek gelecek cevaba göre hareket etmeyi düşünen Ubeydullah,daha sonra vazgeçti.
Ömer b. Sa‘d’a Hz. Hüseyin’le beraberindekileri Kûfe’ye göndermesi, bunu kabul etmedikleri takdirde onlarla savaşmasını emretti.
Neticede Hz. Hüseyin’le beraberindeki yetmiş iki kişi Kerbelâ’da 10 Muharrem 61’de (10 Ekim 680) şehid edildi.
Ardından Ubeydullah kesik başları ve sağ kalanları Dımaşk’a gönderdi.
Ubeydullah’ın, Hz. Hüseyin’in isteğini yerine getirmediği ve son anda Yezîd’i bilgilendirip onun tâlimatına göre davranmadığı için Kerbelâ Vak‘ası’nda en büyük sorumluluğu taşıdığı kabul edilmekte ve kendisine lânet okunmaktadır.

681 - Kerbela olayının ardından Yezîd’e karşı başlayan muhalefet daha da şiddetlendi.
Abdullah b. Zübeyr, Mekke’de kendi adına davet başlattı, Medineliler de Yezîd’e itaatten ayrıldı.
Yezîd Medine’deki isyanı bastırıp Abdullah b. Zübeyr’e karşı gitmek üzere Hicaz’a bir ordu göndermeye karar verince ordunun başına Ubeydullah b. Ziyâd’ı geçirmek istedi.
Ancak Ubeydullah bunu kabul etmedi, hasta olduğunu ileri sürerek görevden affedilmesini talep etti.
Yezîd, aleyhindeki olumsuz havayı bertaraf etmek için Medine ileri gelenlerinden bir heyeti Dımaşk’a davet etti.Heyet mensuplarına ikramda bulunarak bol miktarda bahşiş ve hediye verdi.
Ancak heyettekiler, sefahate düşen ve halifeliğe yakışmayan işler yapan Yezîd’in durumunu yakından görünce büyük rahatsızlık duydular.
Bunlar Medine’ye dönünce Yezîd’in oyun ve eğlenceye daldığını, haramlara bulaştığını anlatarak isyanı gündeme getirdiler.
Bu durum Medine’de büyük bir infiale yol açtı
Yezid, onlarla uzlaşmak için ensardan Nu‘mân b. Beşîr’i bazı tekliflerle Medine’ye yolladı.
Bu teklifleri reddeden Medineliler ensardan Abdullah b. Hanzale’ye biat ettiler.
Ardından 1000 kişilik Benî Ümeyye mensubuyla müttefiklerini Mervân b. Hakem’in mâlikânesinde kuşatma altına aldılar.
Mervân’ın yardım çağrısı üzerine Yezîd, Hicaz’a bir ordu göndermeye karar verdi; ordunun asıl hedefi Abdullah b. Zübeyr idi, fakat önce Medine’deki isyan bastırılacaktı.
Müslim b. Ukbe kumandasında 12.000 kişilik bu kuvvet Medine’ye hareket etti. Bunu haber alan Medineliler, Mervân’ın evinde gözetim altında tuttukları kimseleri kendileri hakkında bilgi sızdırmayacaklarına dair yemin ettirdikten sonra şehirden çıkardılar.
Dımaşk’a doğru giden grup Vâdilkurâ’da Dımaşk’tan gelen orduyla karşılaştı, bir kısmı yoluna devam ederken aralarında Mervân ve oğlu Abdülmelik’in de bulunduğu bazı kişiler orduya katıldı.
Müslim, Abdülmelik’in tavsiyesiyle şehre doğudan girdi ve Harretüvâkım’da karargâh kurdu.
Medineliler, Hendek Gazvesi’nde açılmış olan hendekleri derinleştirip yeni hendekler kazdılar, çevrelerine okçular yerleştirerek şehrin etrafını emniyete aldılar.

Müslim b. Ukbe, Medineliler’e teslim olmaları için üç gün süre tanıdı; ayrıca ekonomik sıkıntılarını giderecek bazı tekliflerde bulundu.

683 - Harre Savaşı 
Müslim b. Ukbe, olumlu cevap alamayınca saldırıya geçti.
Başlangıçta kuvvetli bir direnişle karşılaştıysa da Benî Hârise liderleriyle anlaşıp onların savunduğu bölgeden şehre girmeyi başardı ve kısa sürede şehre hâkim oldu (27 Zilhicce 63 / 27 Ağustos 683).
İsyanı bastırdıktan sonra Medineliler’in Yezîd’e olan biatını yenileyen Müslim b. Ukbe, Abdullah b. Zübeyr’in üzerine gitmek için Mekke’ye yöneldi.
Ancak yolda Müşellel mevkiinde hastalandı; kumandanlığı Yezîd’in daha önce verdiği emir gereğince Husayn b. Nümeyr’e devrettikten sonra öldü.
Husayn, Mekke önlerine varıp şehri kuşattı.

Kerbelâ ve Harre vak‘alarının ardından Mekke’nin kuşatılması Yezîd’e duyulan düşmanlık ve nefreti daha da şiddetlendirdi.

683 - Yezid'in Şam'ın Hevran köyündeki bir av kasrında beklenmedik ölümü.

683 - Yezîd’in ölüm haberi Mekke’ye ulaşıncaya kadar altmış dört gün boyunca Huseyn, kuşatmayı sürdürdü.
Kabe zarar gördü

682 - Bu arada Afrika'da başarısızlık hakimdi
Ukbe bin Naif tekrar İfrıkiyye valisi olmuştu ve Cezayir ve Fas'ı zaptetmişti.
Ukbe'nin Biskra Savaşı'nda ölümü ile Araplar İfrıkiyye'den çekildi.




II.Muaviye (I.Yezid'in oğlu )
683 - 684

Halîfe olduktan kısa bir süre sonra, halkı camiye toplayıp minbere çıkarak; “Ben size halîfe olmaya lâyık değilim.
Bununla beraber size, hazret-i Ebû Bekr ve Ömer’in vasiyet ettiği gibi birisini de tavsiye edemiyorum.
Bütün aramalarıma rağmen, böyle birini bulamadım.
Altı kişilik şûrada yer alan kişiler gibi insanlar da aradım, fakat onları da bulamadım.
Artık siz kendi işinizi daha iyi bilirsiniz.
Dilediğiniz birisini kendinize halîfe olarak seçin” dedikten sonra, halîfelikten çekildi ve üç ay sonra vefat etti.
Hicaz'da isyancı olan Abdullah bin Zübeyr ile aralarında ateşkes uyguladı.
* Elçi göndererek Abdullah bin Zübeyir'i varis yapma teklifi ve bunun reddi.
* Hayatı garanti edilirse halifelikten feragat etme teklifi ve bunu reddi.

Halifeliği 2-3 ay sürdü

 Mervaniler'in Halifeliği 

II. Muaviye’den sonra 684'te I.Mervan halife olarak Emevî Devleti’nde Mervaniler dönemini başlattı.
I. Mervan'ın halife olmasıyla Emeviler hanedanın iktidar gücü Ebu Süfyan kolundan "Hakam bin Vail" koluna geçmiştir
Ebu Süfyan ve Hakam bin Vail, Emevîler'in ismini aldığı Ümeyye'nın torunlarıdır.
Hakam da Osman bin Affan'ın birinci derece kuzenidir.
Emevîler en parlak dönemini Abdülmelik ve onun oğlu I Velid döneminde (685-715) yaşadı.
Bu dönemde Irak ve İran'daki ayaklanmalar bastırıldı.
Hindistan ve Orta Asya'da yeni fetihlerle devletin sınırları genişletildi.
Süleyman’ın halifeliği sırasında Bizans İmparatoru III. Leo'un 717'de Emevî ordusunu ağır bir yenilgiye uğratması, Emevî Devleti’nin gerileme döneminin başlangıcı oldu.
Araplar arasında kabile çatışmaları yeniden başladı ve Mevâlî denen, Arap olmayan Müslümanların merkezi yönetime karşı hoşnutsuzlukları arttı.
717-720 arasında halifelik eden Ömer bin Abdülaziz'in başlattığı yenileşme hareketleri de kalıcı bir sonuç getirmedi.
Hişam bin Abdülmelik döneminde (724-743), 732'de İspanya üzerinden Fransa'yı fethe girişen Emevî ordusu Poitiers'de (Puvatya) durduruldu.
Emevîler Anadolu'da Bizans'a karşı üstünlüklerini de yitirdiler.
Orta Asya'da Türkler, Kuzey Afrika'da Berberiler Emevî egemenliğine başkaldırdılar.
Emevîler Arapları üstün tuttuğu, "Mevâlî" olarak andıkları Arap asıllı olmayan müslümanları küçük gördükleri ve hatta yeni İslam dinine katılanlardan "cizye" vergisi aldıkları için islam dinine girenlerin sayısı azalmıştı.
Hişam bin Abdülmelik ölümünden sonra her biri çok kısa dönem halifelik yapan üç halife sırayla başa geçti:

  • II. Velid bin Yezid (2 ay 21 gün),
  • III. Yezid bin Velid (6 ay 2 gün)
  • İbrahim bin Velid (2 ay).

I.Mervan dönemi
684 - 685

(Osman bin Affan'ın kuzeni, Hakem bin Ebi'l As'ın oğlu)

Halifelik dönemi olayları

684 - II. Muaviye'nin Abdullah bin Zübeyr üzerine gitmeyip halifelikten feragat etmesi üzerine yüksek devlet idarecileri ile görüşüp halife seçilmesi.

684 - Abdullah bin Zübeyr'i halife kabul eden Şam Valisi ad-Dahkak ve kabilesi ile Merj Rahit'de çarpışmalar ve ad-Dahkak'ın öldürülmesiyle isyanın sonu.

684 - Abdullah bin Zübeyr'in kardeşinin komuta ettiği Mısır ordusunun elimine edilmesi ve Mısır'ın devlete bağlanması.

684 - Oğlu Abdülazîz’i Mısır valiliğinde bırakıp Suriye’ye dönmek için yola çıktı.
İbnü’z-Zübeyr tarafından yolunu kesmek için bölgeye gönderilen orduyu da mağlûp ederek Dımaşk’a geldi.
Vakit kaybetmeden iki ordu hazırlayıp İbnü’z-Zübeyr’in elinde bulunan Irak ve Hicaz’a yolladı.
Hicaz’a Hubeyş b. Delece kumandasında gönderdiği ordu, Medine yakınlarında Rebeze’de İbnü’z-Zübeyr’in ordusu karşısında ağır bir yenilgiye uğradı.
Irak’a gönderdiği ordunun başına geçirdiği Ubeydullah b. Ziyâd, Cezîre’ye ulaştığı sırada Mervân’ın ölüm haberini aldı.
Vebadan ya da varislikten ayırdığı Halid'in annesi ve yeni eşi tarafından öldürüldü.

* I. Yezid'in küçük oğlu ve halife adayı Halid'in annesi ile evlenmiştir.
* Kendi oğlu Abdülmelik'i varis seçmiştir. 




Abdülmelik b Mervan dönemi
685-705

685 - Yezîd’in halifeliğini tanımayıp biat etmek üzere Hz. Hüseyin’i Kûfe’ye davet eden bazı Iraklılar, ona hiçbir yardımda bulunamadıkları ve Kerbelâ Vak‘ası’na sebep oldukları için büyük bir günah işlediklerini düşünüyorlar, Hz. Hüseyin’in katillerinden intikam almadıkça bu günahtan kurtulamayacaklarına inanıyorlardı.
Söz konusu günahtan dolayı tövbe ettikleri için kendilerine “Tevvâbîn” adı verilen bu kimseler Süleyman b. Surad el-Huzâî, Müseyyeb b. Necebe el-Fezârî, Abdullah b. Sa‘d b. Nüfeyl el-Ezdî, Abdullah b. Vâl et-Temîmî ve Rifâa b. Şeddâd el-Becelî gibi meşhur simaların emrinde harekete geçerek Hz. Hüseyin’in katillerinden intikam almaya karar verdiler. 
Aynülverde savaşı ile Tevvâbîn zümresi yok edildi

685 - Abdülmelik'in Halifeliğini yalnız Suriye ve Mısır eyaletleri tanıdı.
Hicaz ve Irak Abdullah b. Zübeyr’in idaresi altında bulunuyordu.
Mısır’a kadar bütün Kuzey Afrika İslâm devletinden kopmuş, bu parçalanmadan faydalanmak isteyen Bizans, Suriye’ye karşı akınlara başlamıştı.
Halifenin rakibi Abdullah b. Zübeyr de zor durumda idi.
Mekke kuşatmasında Abdullah’ı destekleyen Hâricîler, muhasaranın kaldırılmasından sonra ona karşı cephe almışlar, Necid ve Basra bölgelerinde tehlikeli isyanlar başlatmışlardı.
Nâfi‘ b. Ezrak’ın lideri olduğu Ezrakī Hâricîleri (Ezârika) Basra’yı tehdit ediyordu

685 - Babasının, Kufe'yi ele geçiren Harici isyancı Muhtar Ebu Ubayd üzerine gönderdiği Ubaydullah bin Ziyad'ın değiştirilmemesi.

685 - Kufelilerin Haricilere isyanı ve Muhtar Ebu Ubayd'ın (Sekafi) öldürülmesi.
Muhtâr es-Sekafî daha geniş kitleleri etkileyebilmek için, nüfuz sahibi liderlerden Hz. Ali’nin ünlü kumandanı Eşter’in oğlu İbrâhim’e “mehdî” lakabını verdiği Muhammed b. Hanefiyye’nin ağzından bir mektup yazıp götürerek onu kendi safına çekmeyi başardı.
İbrâhim ile birlikte 14 Rebîülevvel 66 (19 Ekim 685) tarihinde Hz. Hüseyin’in intikamını almak üzere isyan başlatmaya karar verdiler.
Ancak durumdan haberdar olan valinin müdahalesi yüzünden isyan bir gün önce başlatıldı ve Kûfeliler’in de yardımıyla başarıya ulaşılarak şehir ele geçirildi.
Arkasından Muhtâr, Kitap ve Sünnet’e tâbi olma, Ehl-i beyt’in intikamını alma, haksız yere kan akıtanlarla savaşma ve zayıfları müdafaa etme şartıyla biat almaya başladı; bu arada çatışmaların bitmesinden sonra muhaliflerine karşı sert davranılmasını yasakladı.
Kûfe’nin ele geçirilmesinden sonra Muhtâr, İbrâhim b. Eşter’i Ubeydullah b. Ziyâd’ın üzerine gönderdi.
Muhtâr, bu olayların ardından önceki politikasını değiştirip Kerbelâ Vak‘ası’na karışan Kûfeliler’in tamamını öldürterek evlerini yıktırdı
(Zilhicce 66 / Temmuz 686).
Ardından tekrar Ubeydullah’ın üzerine giden İbrâhim b. Eşter, Hâzir nehri kıyısında onu ağır bir hezimete uğrattı
(9 Muharrem 67 / 5 Ağustos 686); kendisi dahil askerlerinin büyük kısmı kılıçtan geçirildi.
İbnü’z-Zübeyr, kendisi için gittikçe daha büyük bir tehlike halini alan Muhtâr’ı durdurmak amacıyla kardeşi Mus‘ab’ı Basra valiliğine tayin etti.
Kûfe’den gelen Araplar sayesinde güç kazanan ordusuyla Kûfe’ye yürüyen Mus‘ab dört aylık bir kuşatmadan sonra şehri ele geçirdi.
Yaptığı son huruç hareketi sırasında  Muhtâr öldürüldü  (687)

688 - Irak'a giderken Şam'da naip olarak bıraktığı Amr bin Said'in kendini halife ilan etmesi
Abdülmelik'in Şam'a dönerek Amr'ı idam ettirmesi.

689 - Abdülmelik, Abdullah b. Zübeyr'in kardeşi Musab ile mücadele etti.
İki ordu Deyrulcaselik'te karşılaştı Musab savaş meydanında hayatını kaybetti.
Abdülmelik zaferden sonra Kûfe’ye gidip halktan biat aldı.
Ardından Basra halkı da onun halifeliğini tanıdı.

691 - Hicaz dışındaki bölgelerde Abdülmelik’in halifeliği tanınmış oldu.
Artık sıra Mekke’de bulunan Abdullah b. Zübeyr’e gelmişti. 

691 - Abdülmelik, Haccac komutanlığındaki Şam ordusunu Hicaz'a Abdullah bin Zübeyr üzerine gönderdi.
Haccac takviyeli yeni ordusu ile 7 ay Mekke'yi kuşattı ve Kabe mancınık bombardımanıyla yıkıldı

692 - Zübeyr öldürüldü isyan sona erdi.

694 - Haccac, Hicaz valisi olarak atandı ve Kabe'yi yeniden yaptırdı.

695 - Haccac, Irak yöresine serbest yetkili vali tayin edildi.

697 - Haccac'ın sert idaresi sırasında çıkan çeşitli dinsel isyanlar bastırıldı.
Erzaki isyanları vs

697 - Hâricî isyanlarının bastırılmasında büyük başarılar göstermiş olan Mühelleb b. Ebû Sufre, Horasan valiliğine tayin edildi 

699 ve 701 arasında Abdulrahman bin Muhammed isyanı Haccac tarafından bastırıldı.
Abdulrahman'ın Türkistan'a kaçdı ve Haccac orduları tarafından takip edildi.

702 - Mühelleb öldü, yerine oğlu Yezîd geçti.

703 - Haccâc, Yezîd’i kısa süre sonra azletti ve ileride Mâverâünnehir fâtihi olacak olan Kuteybe b. Müslim’i Horasan valiliğine tayin etti  

Afrika ve Asyadaki Mücadeleler

* Doğu Roma İmparatoru II. Justinianos'un Doğu Anadolu, Ermenistan, Gürcistan ve Kuzey Suriye üzerine saldırılarının püskürtülmesi.

* Doğu Roma ile yapılan anlaşma ile Doğu Roma'dan daha fazla tazminat alınması.

* Kıbrıs'ın kondominyum ile idaresi.

* Ermenistan ve Gürcistan vergilerinin eşit paylaşılmasının öngörülmesi.

* Gürcistan ve Ermenistan üzerinde Doğu Roma'yla yeni anlaşmazlık ve Sebastapolis Muharebesi'nde Slav kökenli Doğu Roma paralı askerlerinin ordularını terk etmeleri nedeniyle Abdülmelik'in galip gelmesi.

* Doğu Anadolu, Ermenistan ve Gürcistan'ın zaptı.

* Arapların elinden çıkmış olan İfrikıyye'yi geri almak için 686'da Züheyr bin Kays adlı komutasında bir Arap ordusunun Kuzey Afrika'ya gönderilmesi.
Bu ordunun Mama Muharebesi'nde Berberî ve Doğu Romalıları yenmesi.

* Sicilya'dan gönderilen Doğu Roma donanması ve ordusunun karaya çıkıp Züheyr bin Kays'ı öldürmesi ve İfrikıyye'nin ikinci defa Arapların elinden çıkması.

* 692'de 400.000 kişilik bir Arap ordusunun Hasan bin en-Numan komutasında tekrar İfrikıyye fethi.

* Kartaca'nın Doğu Romalılar'dan alınması.

* 695'de Meskiye Vadisi Muharebesi'nde liderleri Kahine adlı bir kadın olan Berberîlere yenilmesi ve Berka'ya çekilmesi.

* İfrikıyye'nin tümü ve Kartaca'nın tekrar elden çıkması.

* 702'de Hasan bin en-Numan'a yeni bir güçlü Arap ordusu gönderilmesi.

* Berberîlerin tüm İfrikıyye'yi yakıp yıkıp yaşanmaz hale getirmeleri.
Berberîlerin Bir Kahine Muharebesi'nde bozguna uğratılması.

* Kartaca'nın da Arapların eline geçmesi, yakılıp yıkılması.

* Kayravan'ın imarı ve Tunus'ta tersane kurulması.

* 704'te Hasan bin en-Numan'ın İfrikıyye valiliğinden azli.

* 705'te ölümü.




I. Velid b. Abdülmelik dönemi
705 - 715 

Hükümdarlığı sırasında hiçbir sefere komuta etmediyse de, Velid Haccac'a verdiği yetkilerle hükümdarlığı yaptığı bölgelerin gayet çok büyümesini sağladı.
Haccac çok başarılı bir sefer yapabilecek yetenekli komutanları çok iyi seçebildi ve Emeviler imparatorluğu I.Velid saltanatı sırasında inanılmaz ölçülerde Orta Asya'da Maverannehir, Hindistan'da Sind, Anadolu'da Kılıkya ve Avrupa'da İberik yarımadasına büyüdü.

İmparatorluk şu komutanlar ile dört bir yöne gelişip yayıldı:
  • Mavereaunnehir : Kuteybe bin Müslim;
  • Sind : Muhammed bin Kasım;
  • Kılıkya, Anadolu ve Konstantinopolis'e kadar : Maslama bin Abdülmelik
  • Kuzey Afrika: Musa bin Nusayr 
  • Endülüs: Tarık bin Ziyad.

Orta Asya'da fetihler 704'de Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan döneminde Kuteybe bin Müslim Merv şehri merkezli Horasan eyaleti valiliğine tayin edildi.
705'de halife olan I. Velid dönemine bu şehir Kuteybe'nin Orta Asya'da yaptığı fetihlere merkez oldu.

Meşhur Tarık b Ziyad (ra) bu devirde tarihe geçmiştir.




Süleyman bin Abdülmelik'in Halifeliği 
 715 - 717 

* Horasan Valisi Kuteybe bin Müslim'in isyanı ve isyanın bastırılışı.

* Denizden ve karadan büyük bir ordu ile Mesleme bin Abdülmelik idaresinde Kasım 717'den Ağustos 718'e kadar Konstantinopolis Kuşatması.

* Gürgan ve Taberistan'daki karışıklıklar sonucu Yezid bin Muhalleb tarafından bu bölgelerin yeniden Emevî idaresine girişi ve isyanın bastırılışı.

* Irak valisi olarak atanan Yezid bin Muhalleb hakkında yolsuzluk söylentilerinin yayılması.

* Ekim 717'de Dabık'ta ölümü.




Ömer bin Abdülaziz'in Halifeliği
717 - 720

Abdülmelik'in ikinci kardeşi, Abdülaziz'in oğlu, Süleyman bin Abdülmelik'in kuzeni

* Seçimle halife olması.

* Konstantinopolis Kuşatması'ndan başarısızlıkla dönen Mesleme bin Abdülmelik'i huzuruna kabul etmemesi.

* Yezid bin Muhalleb'in önceki halife sırasında Horasan valisi iken topladığı yağma serveti ve Irak valisi iken çıkan yolsuzluk söylentileri üzerine Şam'a çağrılması.
Orada tutuklanması ve 720'ye kadar hapiste kalması.

* Azerbaycan'a giren Türkmenlere karşı Arap ordusu gönderilmesi.

* Abbâsîlerin, Emevîler aleyhine propaganda kampanyasına 719'da Muhammed bin Abbas önderliğinde başlamaları.

* Bir Harici isyanını bastırmak için şahsi görüşmelere girmesi.

* Üst tabakaların komplosu sonucu bir kölesi tarafından zehirlenmesi ve 720'de Halep'te ölümü.




II. Yezid b Abdülmelik'in Halifeliği
720 - 724

* Yezid bin Muhalleb'in hapisten kaçışı. Basra'ya gelişi ve üzerine yapılan seferler sonucu ölümü.

Maveraünnehir Valisi olarak Said bin Amrelharec'in Fergana Sultan'ı üzerine seferleri.

İfrikıyye'ye vali olan Muhammed bin Yezid yerine 720'de Yezid bin Müslim'in atanması ve sert idaresi dolayısı ile bir isyanla öldürülüp eski valinin tekrar getirilmesi.

Endülüs'teki Arap ordularının yıllık Fransa akınlarında 721'de Narbonne'u fethedip üs olarak kullanmaları. Toulouse'a kadar yapılan bir akın seferinde yenilip Narbonne'a çekilmeleri.

El-Tübayt Nahran komutasında Arapların Hazarlara üzerine seferleri.

721'de Dağıstan'daki Derbent Geçidi'ni geçip Marj el-Hacar Muharebesi'nde Hazar ordularına yenik düşüp geri çekilmesi.

Cerrah el-Hakemi komutasındaki Arapların 723'te Hazar seferi.

Dağıstan geçitlerinden geçerek Hazar başkenti Belencer şehrini ele geçirmeleri.

724'de II. Yezid'in veremden ölümü.




Hişam bin Abdülmelik'in Halifeliği
724 - 743

Sind isyanının bastırılması.

730'da büyük bir Hazar ordusunun Azerbaycan, Gürcistan ve Doğu Anadolu'yu eline geçirerek Erdebil'e kadar gelişi.

Marj Erdebil Muharabesi'nde Arap komutanı ve Ermenistan Valisi Cerrah El Hakem'in öldürülmesi.

Yeni Ermenistan valisi ve halifenin kardeşi Mesleme bin Abdülmelik'in Musul Muharebesi'nde Hazarlara karşı galip gelişi, Hazarların geri çekilişi.

25 Ekim 732'de İspanya'dan hücum için Fransa'ya gelen bir Arap ordusunun Puvatye Muharebesi'nde Frank ordusunu komuta eden Charles Martel tarafından yenilip geri püskürtülüşü.

Doğu Roma'ya yıllık (731-742 arası her yaz) hücumların yapılışı.

 Horasan'da Arap ordularının Semerkand, Merv şehirlerini ve civarlarını ellerine geçirmeleri.

740 ve 741'de İfrikıyye'de Hariciler tarafından kışkırtılan Berberîlerin isyan etmesi.

 Şii İmam Zeyd bin Ali isyanı ve Zeyd'in Kufe'de bir camide kıstırılıp öldürülmesi.

Abbâsîlerin Horasan ve Irak'ta propaganda kampanyalarına devam etmeleri.

6 Şubat 743'de difteriden ölümü.




II. Velid (II. Yezid'in oğlu)
743-744

743 - Bizanslılar, Zibatra (Doğanşehir) Kalesi’ni tahrip ettiler.
Velîd aynı yıl içinde kardeşi Gamr’ı Bizans’a karşı yaz seferine, Esved b. Bilâl’i donanmanın başında Kıbrıs üzerine gönderdi.

II. Velîd döneminde önemli iç karışıklıklar yaşandı.

Hişâm zamanında isyan edip öldürülen Zeyd b. Ali’nin oğlu Yahyâ Beyhak, Nîşâbur, Belh, Serahs gibi şehirlerden kendisine katılanlarla birlikte ayaklanınca Horasan Valisi Nasr b. Seyyâr tarafından Cûzcân’daki şiddetli bir savaştan sonra öldürüldü.
Bu durum bölgede Emevî aleyhtarlığını şiddetlendirdi ve Abbâsî davetinin güçlenmesine katkıda bulundu.

744 - Şam'da isyan çıkması.

744 - El Agdaf'ta av köşkünde Süleyman bin Hişam ordusuyla,savaşta öldürülmesi

* İçki ve aleme düşkün idi ve halkın nezdinde itibarı çok aşağıda idi




III. Yezid (II. Velid'in oğlu)
744

II. Velid'e kurduğu komplo ile halifeliği ele geçirmesi ve II. Velid'in bir av köşkünde öldürülmesi.

El Nakıs (zayıf) ismini edinmesi.

Şam'da ve Filistin'de çıkan iç isyanların bastırılması.

Kufe'de karışıklıklar ve vali değişimleri.

Horasan'da Abbâsî propagandası ve vali Nasr ile ilgili sorunlar.

Hoşnutsuz olan Azerbaycan valisi ve amcası olan Mervan'a yeni valilikler vermesi.

Halifeliğinin 6. ay 2. gününde beyin tümöründen ölümü.




İbrahim bin Velid (II. Velid'in oğlu)
744

Şam'ı kuşatan amcası II. Mervan'a sadakat yemini etmesi ile halifeliğinin 2 aydan daha az sürmesi.




II. Mervan (I. Mervan'ın torunu)
744 750

744'te Şam'a yürüyüp halifeliği eline alması.

Başkenti Harran'a taşıması.

Humus'u kuşatıp alması.

Hariciler ve Süleyman bin Hişam isyanları ile uğraşması.

747'de Abbâsîlerin savaş bayrağı açmaları; Horasan ve Hicaz'da üstün gelmeleri.

Abbâsîlere Zap Muharebesi'nde yenilmesi.

Şam, Ürdün, Filistin üzerinden Mısır'a kaçması.

Mısır'da bir çarpışmada öldürülmesi.

  ŞAM’DAKİ EMEVÎ HALÎFELERİ

Hilâfet Sırası

  • Muâviye bin Ebî Süfyân 662 (H. 41)
  • Yezîd bin Muâviye 680 (H. 60)
  • Muâviye bin Yezîd 683 (H. 64)
  • Mervân bin Hakem 683 (H. 65)
  • Abdülmelik bin Mervân 683 (H. 65)
  • Velîd bin Abdülmelik 705 (H. 86)
  • Süleyman bin Abdülmelik 715 (H. 96)
  • Ömer bin Abdülazîz 717 (H. 99)
  • Yezîd bin Abdülmelik 720 (H. 101)
  • Hişâm bin Abdülmelik 724 (H. 105)
  • Velîd bin Yezîd 741 (H. 124)
  • Yezîd bin Velîd 744 (H. 126)
  • İbrahim bin Velîd 744 (H. 126)
  • Mervân bin Muhammed 750 (H. 132)
 

 


Emevi Halifeleri

I. Muaviye bin Ebu Süfyan   661 – 680
I. Yezid bin Muaviye   680 – 683
II. Muaviye bin Yezid   683 – 684
I. Mervan bin el-Ḥakem   684 – 685
Abdülmelik bin Mervan   685 – 705
I. Velid bin Abdülmelik   705 – 715
Süleyman bin Abdülmelik   715 – 718
Ömer bin Abdülaziz   717 – 720
II. Yezid bin Abdülmelik   720 – 724
Hişam bin Abdülmelik   724 – 743
II. Velid bin II. Yezid   743 – 744
III. Yezid bin Velid  744
İbrahim bin Velid  744
II. Mervan  
744 – 750

MUÂVİYE b. EBÛ SÜFYÂN (RA)

Ebû Abdirrahmân Muâviye b. Ebî Süfyân Sahr b. Harb b. Ümeyye el-Ümevî el-Kureşî (D. 602 - Ö. 60/680)

Emevî hilâfetinin kurucusu sahabi
(661-680).

Mekke’de doğdu.
Ebû Süfyân ile Hind bint Utbe b. Rebîa’nın oğlu
Ümmü Habîbe bint Ebû Süfyân’dan dolayı Hz. Muhammed’in kayınbiraderidir.
Mekke fethi sırasında müslüman oldu.
Müellefe-i kulûbdan sayıldığı için Huneyn ganimetlerinin dağıtımında payına fazla miktarda para ve mal ayrıldı.
Müslüman olduktan sonra Hz. Peygamber’e kâtiplik ve onun vefatının ardından Suriye üzerine gönderilen dört ordudan birinde kumandan yardımcılığı yapan Muâviye (ra), H.17’de (638) Hz. Ömer tarafından önce Ürdün, ertesi yıl Dımaşk valiliğine tayin edildi.
19 (640) yılından sonra halifenin emriyle Filistin’in sahil şehirlerinden Kaysâriye, Askalân ve Trablusşam’ı aldı, sahillere karakollar kurup asker yerleştirdi.
Bu arada Bizans’tan kalma tersanelerden yararlanarak İslâm donanmasında ilk deniz birliklerini teşkil etti.
Arkasından sahillere yakınlığı dolayısıyla tehlike oluşturan Kıbrıs’a sefer düzenlemek için halifeden izin istediyse de alamadı.
Hz. Osman döneminde Filistin, el-Cezîre, Humus ve Kınnesrîn’in de uhdesine verilmesiyle Suriye genel valiliğine getirilen Muâviye yeni halife ile olan akrabalığı sayesinde daha rahat hareket etmeye başladı.
İslâm öncesinde Suriye’ye yerleşmiş bulunan Benî Kelbden bir kadınla evlenip bölgenin en büyük kabilesini arkasına aldı ve birkaç yıl sonra halifenin de aynı kabileden bir kadınla evlenmesini sağlayarak aralarındaki yakınlığı pekiştirdi.
Böylece Kelbîler’e ve halifeye dayandırdığı güç ve itibarını gittikçe arttırdı; kendisine çok bağlı disiplinli bir ordu kurmanın yanında başarılı yönetimiyle bölge halkının gönlünü kazandı.
27 (648) yılında Kıbrıs’a bir donanma gönderilmesi hususunda Hz. Osman’ı ikna eden Muâviye, yolladığı 1700 parçalık filo ile adayı kan dökmeden yılda 7200 altın haraca bağladı; beş yıl sonra da ikinci bir sefer düzenleyip buraya 12.000 kişilik bir ordu yerleştirdi.
Muâviye, Hz. Osman’ın ardından Medine’de halife seçilen Hz. Ali’ye, Hz. Osman’ın öldürülmesi konusunda ilgisiz kaldığını ve suç ortağı olduğu isyancıları ordusunda barındırdığını ileri sürerek biat etmedi.
Bunun yanında Hz. Osman’ın yakın akrabası sıfatıyla onun kanını dava etme hakkına sahip olduğunu söyledi ve bunu gerçekleştirmek şartıyla Şam halkından biat aldı.
Daha sonra Mekke’de Hz. Âişe, Hz.Talha b. Ubeydullah ve Hz. Zübeyr b. Avvâm üçlüsü etrafında, haksız yere öldürülen halifenin kanını dava etmek için toplanan gruplarla, katillerin cezalandırılması hususunda acele edilmemesi gerektiği görüşünde olan Hz. Ali arasındaki mücadelenin neticesini beklemeyi tercih etti.
Cemel Vak‘ası’nda galip gelen Hz. Ali’nin kendisini tekrar itaate davet etmesi karşısında ona, Hz. Osman’ın katillerini kendisine teslim etmesini ve halifeliği bırakarak şûra tarafından yeni bir halife seçilmesi işini sağlamasını teklif etti.
Onun bu tavrı iki tarafı Sıffîn’de karşı karşıya getirdi (Zilhicce 36 / Haziran 657).
Aralıklarla üç ay süren çarpışmaların son gününde Hz. Ali’nin kumandanı Mâlik el-Eşter, Muâviye’nin ordusuna kesin darbeyi vurma noktasına gelmiş, hatta ümidini kaybeden Muâviye kaçmaya karar vermişti
Ancak bu sırada maiyetinde savaşan Amr b. Âs ona, mızrak uçlarına Kur’ân-ı Kerîm sayfaları taktırarak karşı tarafı anlaşmazlığı Allah’ın kitabının hakemliğinde çözmeye çağırmasını önerdi.
Bu taktik işe yaradı ve Muâviye ağır bir mağlûbiyetten kurtuldu.
Neticede savaş durdu ve taraflar hakemlerin Allah’ın kitabı, gerektiğinde de Resûlullah’ın sünnetiyle hüküm vermeleri şartıyla anlaştılar (17 Safer 37 /657).

Muâviye, böylece Hz. Ali’nin ordusunun parçalanmasına ve aralarında savaş çıkmasına da zemin hazırlamış oldu.
Çünkü kalabalık bir grup (Hâricîler), işin hakemlere bırakılması üzerine isyan ederek Hz. Ali’nin ordusundan ayrılmış ve ona karşı silâhlı mücadeleye girişmişti.
Dolayısıyla rakibinin Hâricîler’le uğraştığı bir sırada meselenin daha karmaşık hale gelmesi onun işine yaradı ve hakemi Amr b. Âs’ın, Hz. Ali’nin hakemiyle yaptığı görüşmelerden sonra kendisini halife seçtiklerini açıklamasının ardından Şam’da biat aldı.
Böylece önceleri Hz. Ali tarafında olan askerî üstünlüğün Hakem Vak‘ası’nın ardından kendi tarafına geçmesi üzerine fırsatı değerlendiren Muâviye, Hâricîler’le uğraşmak zorunda kalan Hz. Ali’ye bağlı merkezlere saldırı başlattı ve birkaç yıl içerisinde Mısır, Irak, Hicaz ve Yemen’i eline geçirdi.
Her ne kadar Hz. Ali buraları geri aldıysa da çok zor bir duruma düşmüştü.
Hz. Ali’nin aynı yıl bir Hâricî tarafından şehid edilmesi, bir diğer Hâricî’nin aynı zamandaki suikastından yaralı olarak kurtulan Muâviye’yi hedefine biraz daha yaklaştırdı.
Bu gelişmenin ardından Kudüs’te “emîrü’l-mü’minîn” unvanıyla biat alan Muâviye, Hz. Ali’nin yerine halife seçilen oğlu Hasan’la savaşmak için Irak üzerine yürüdü.
Hz. Hasan’ın kendisini halife seçen ordusuna güvenmemesi ve askerleri arasında karışıklık çıkması onun işini kolaylaştırdı.
Karşılıklı yazışmalar neticesinde rakibinin bazı şartlarla halifeliği bırakmayı kabul etmesi üzerine Kûfe’ye giderek ondan ve halktan biat aldı (25 Rebîülevvel 41 / 29 Temmuz 661).
Böylece “birlik yılı” (âmü’l-cemâa) adı verilen o yıl ülkenin tamamını hâkimiyeti altında toplamış ve doksan yıl hüküm sürecek Emevî Devleti’ni kurmuş oldu.
Irak, Hz. Ali zamanında gelişen olayların ardından Şîa ve Hâricîler’in yurdu haline gelmişti.
Muâviye, Şîa’nın merkezi durumundaki Kûfe valiliğine Mugīre b. Şu‘be’yi getirdi (41/661).
Başarılı bir devlet adamı olan Mugīre, bu karışık şehirde müsamahakâr bir politika takip etmekle birlikte gerektiğinde güç kullanmaktan da kaçınmadı.
Suriyeli birliklerin Hâricîler karşısında yenilmesi üzerine onlarla mücadeleyi çeşitli baskılar uygulamak suretiyle, Hakem Vak‘ası’na kadar beraber savaştıkları Hz. Ali taraftarlarının omuzlarına yükledi; neticede Hâricîler ağır bir hezimete uğradı (43/663).
Mugīre halifeye en büyük iyiliği, kendisi gibi Sakīf kabilesine mensup olan Ziyâd b. Ebîh’in Muâviye’ye katılmasını sağlamakla yaptı.
Ziyad ,Basra valiliğine getirildi (45/665).
Muâviye, Mugīre’nin ölümünün ardından Kûfe valiliğini de Ziyâd’ın uhdesine verdi (50/670).
Doğu vilâyetlerini sekiz yıl başarıyla yöneten Ziyâd, Hâricîler’e göz açtırmayacak derecede sert bir politika izledi; aynı şekilde Hz. Ali propagandasına da izin vermedi.
53 (673) yılında ölen Ziyâd’ın yerine tayin edilen oğlu Ubeydullah da babası gibi Hâricî isyanlarını kanlı bir şekilde bastırdı.
Muâviye, Hâricîler’le mücadelede kendilerinden yararlandığı Hz. Ali taraftarlarına karşı önceleri müsamahakâr davrandı ve liderlerine yakınlık gösterdi.
Ancak Hâricîler’in bertaraf edilmesinden sonra ekonomik ve siyasî baskı uygulayıp onları tesirsiz hale getirdi.
Muâviye, iç karışıklıklar dolayısıyla yaklaşık on yıldan beri durmuş olan fetih hareketlerini üç ayrı cephede yeniden başlattı.
Birinci cephe; H.42 (662) Hz. Ali ile mücadelesi sırasında vergi vermek zorunda kaldığı Bizans üzerine yılından itibaren yeniden seferler düzenledi.
H.49 (669) Karadan ve denizden İslâmî dönemdeki ilk İstanbul kuşatması gerçekleştirildi.
H.50 (670) yılında Kyzikos (Kapıdağ) yarımadası ele geçirildi ve buradan başlatılan akınlarla İstanbul dört yıl süreyle muhasara edildi (H.54-58/M.674-678).
İkinci cephe olan Basra’ya bağlı Horasan ve Sind bölgelerinde de hâkimiyetten çıkan bazı merkezlerin itaat altına alınmasından sonra yeni fetihler gerçekleştirildi.
Sicistan’daki merkezlerin ardından Kâbil (44/664), Tohâristan, Kuhistan, Buhara (54/674) Semerkant (56/676) alınarak bazı Doğu hükümdarları vergiye bağlandı.
Üçüncü cephe olan İfrîkıye’de Muâviye b. Hudeyc bölgeyi yeniden zaptetti (45/665); onun halefi Ukbe b. Nâfi‘ de Mağrib fetihleri için üs olarak kullanmak amacıyla Kayrevan karargâh şehrini kurdu (50/670) ve harekâtını Atlas Okyanusu’na doğru genişletirken başarılı politikasıyla bölge halkı Berberîler’in İslâm’a girmesini hızlandırdı.
Halifeliği kabile asabiyeti temeline dayanan bir mücadeleyle ele geçiren Muâviye’nin en kalıcı icraatı oğlu Yezîd’i veliaht tayin etmesi, böylece devleti veraset kuralını esas alan bir hânedana dönüştürmesidir.
Meşhur rivayete göre bunu, Kûfe Valisi Mugīre’nin tavsiyesiyle ve müslümanların hilâfet meselesi yüzünden yeni bir anlaşmazlığa düşmelerini engellemek amacıyla yaptığını söyleyen Muâviye, Medine dışında önemli bir muhalefetle karşılaşmadı.
Medine’de Hz. Hüseyin ve Abdullah b. Zübeyr’in başını çektiği bir grup sahâbî kendisine şiddetle karşı çıktı.
Bunun üzerine biatlarını bizzat almak için Hicaz’a giden Muâviye tehditle problemi halletti.
Sonuç olarak hilâfeti verasete dayalı mutlak bir saltanata dönüştüren Muâviye 60 yılının Receb (Nisan 680) ayında Dımaşk’ta vefat etti ve Bâbüssagīr Mezarlığı’na defnedildi; aynı gün yerine oğlu Yezîd geçti.
Kendisiyle birlikte “Araplar’ın dâhileri” denilen Amr b. Âs, Mugīre b. Şu‘be ve Ziyâd b. Ebîh’e büyük yetkiler vererek kurduğu devletin temellerini onların yardımıyla sağlamlaştıran Muâviye muhaliflerine anlayacakları dilden konuşarak yaklaşmaya çalışırdı.
Nâdir yetişen bir diplomat, çevresini iyi tanıyan ve ileriyi gören bir idareci olarak hilim ve teennîyi ilke edinmişti; mecbur kalmadıkça kuvvete başvurmazdı.
“Dilimle, Ziyâd’ın kılıcıyla kazandığı başarıdan daha fazlasını elde ettim” derdi.
Ancak valilerinin sert davranışlarına göz yummayı tercih ederdi; hatta Hâricîler’e ve Şiîler’e karşı ılımlı tutumu yüzünden şikâyetlere mâruz kalan Mugīre’yi valilikten almayı bile düşünmüştü.
İnsanlarla bağlarını koparmamak için âzami gayret gösterir ve özellikle kabile reislerine büyük önem verirdi.
Onların üzerinde kurduğu nüfuz sayesinde oğlu için biat almakta zorlanmadı.
Fakat kendi kabilesinin etkisi altında kalmamaya dikkat etmiş, bunun için eyaletlere başka kabilelerden, bilhassa Sakīf kabilesinden valiler göndermiştir.

Tâif, Mekke ve Medine valilikleriyle hac emirliğinde ise akrabalarını görevlendirirdi.
Muâviye, valiliğinin ilk yıllarından itibaren Bizans idarecileri gibi giyinmeye ve onlar gibi yaşamaya başlamıştı.
Şam’a gelen Hz. Ömer kıyafetini yadırgayıp kendisini hükümdarlara benzetince cihad ruhunu kaybetmediğini, ancak düşmana yakın oldukları için heybetli görünmek gerektiğini söyleyerek halifeyi ikna etmeyi başarmıştı.
Devletini Bizans müesseselerinden faydalanarak kurmaya çalışan Muâviye zamanında hâciblik, Dîvânü’r-resâil, Dîvânü’l-hâtem ve Dîvânü’l-berîd oluşturuldu.
Ayrıca o saldırılardan korunmak için özel muhafızlar görevlendiren ilk halife idi.
Gayri müslimlere karşı iyi davranan Muâviye, müşavirlerinden Sercûn b. Mansûr ve özel doktoru İbn Üsâl gibi bazı hıristiyanları sarayında görevlendirmişti.
Âlimler, edipler ve şairlerle sohbeti sever, onlardan yararlanmaya çalışırdı.
Tarihe de büyük ilgi duyardı

YEZÎD I

Ebû Hâlid Yezîd b. Muâviye b. Ebî Süfyân el-Kureşî el-Ümevî (D.26/647 - Ö.64/683)

Emevî halifeliği dönemi (680-683)

Dımaşk’ta doğdu.
Annesi Yemen asıllı Kelb kabilesinden Meysûn bint Bahdel’dir.
Babası Muâviye, oğlunun çöl ortamında yetişmesini sağlamak amacıyla onu annesiyle birlikte Kelb kabilesinin yaşadığı Tedmür civarındaki bâdiyeye gönderdi.
Yezîd burada bedevî hayatının şartlarına göre büyüdü.
Ata binme ve silâh kullanmada maharet kazandı, fasih Arapça’yı öğrendi.
Bu arada içki ve eğlence dünyasını tanıdı.
Yarış atları ve av köpekleri edindi, şiirle meşgul oldu.

Muâviye oğlunu Dımaşk’a getirttikten sonra eğitimiyle yakından ilgilendi, onun için nesep âlimi Dağfel b. Hanzale gibi özel hocalar tuttu.
Ancak Yezîd’in çölde edindiği kötü alışkanlıklarını sürdürmesi, bilhassa oyun ve eğlenceye düşkünlüğü halk tarafından yadırgandı ve eleştirilmesine yol açtı.
Halifeliği kabile asabiyetine dayanan bir mücadele sonunda elde eden Muâviye 50 (670) yılında, müslümanların hilâfet meselesi yüzünden yeni bir iç savaşa sürüklenmesini engellemeyi gerekçe göstererek vefatının ardından yerine geçmesi için oğlu Yezîd’i veliaht tayin etmeye karar verdi ve bu niyetini valilerine bildirdi.
Basra Valisi Ziyâd b. Ebîh’in bazı uyarıları dolayısıyla veliahtlık işini Ziyâd’ın ölümüne kadar (53/673) erteledi.
Bu arada Yezîd’i halk arasında oluşan tepkiyi bertaraf etmek ve onu veliahtlığa hazırlamak amacıyla önemli görevlere getirdi.
49/669 yılında gerçekleştirilen, ashabın ileri gelenlerinden bazılarının katıldığı ilk İstanbul kuşatmasında oğlunu komutan, 51 (671) yılında da hac emîri tayin etti.
Yezîd, ikinci görevi esnasında Hicaz halkına bol miktarda bağışlarda bulunup onların gönüllerini kazanmaya çalıştı.
Ziyâd b. Ebîh’in vefatından sonra veliahtlık meselesini tekrar gündeme getiren Muâviye kabile liderleri üzerindeki hâkimiyeti sayesinde hedefine ulaşmakta fazla zorlanmadı.
Ancak Medine’de Hz. Hüseyin, Abdullah b. Zübeyr ve Abdullah b. Ömer gibi sahâbîlerden bir grup, bu uygulamanın hilâfeti saltanata çevirmek olduğunu söyleyip kendisine şiddetle karşı çıktı.
Bunun üzerine Muâviye bizzat Hicaz’a gitmesine rağmen onları ikna edemeyince tehditle biat aldı sonra Dımaşk’a döndü.
Ardından Mekke ve Medine halkı da Yezîd’in veliahtlığını kabul etti.
Muâviye vefat edince Yezîd Dımaşk’ta halife olarak biat aldı
(Receb 60/Nisan 680).

Medine dışındaki şehirlerde de ona biat edildi.
Veliaht tayin edilmesine karşı çıkan Medineli grubun halifeliğine de karşı çıkmasından endişe eden Yezîd, Medine valisine haber göndererek babasının ölümü duyulmadan muhalif grubun biatını almasını emretti.
Ancak valinin kendilerini çağırmasından Muâviye’nin öldüğünü anlayan Abdullah b. Zübeyr ile Hz. Hüseyin o gece yola çıkıp Mekke’ye gittiler ve Yezîd aleyhindeki faaliyetlerini Mekke’de sürdürdüler.
Hz. Hüseyin’in Kûfe’deki taraftarları kendisine mektup yazarak Kûfe’ye gelip başlarına geçmesini istediler.
Bu hareketi organize etmesi için Hüseyin’in Kûfe’ye gönderdiği Müslim b. Akīl şehirde onun adına biat almaya başladı.
Ancak durumu öğrenen Yezîd, Kûfe valiliğine Ubeydullah b. Ziyâd’ı tayin etti ve Müslim yakalanıp öldürüldü.
Hz. Hüseyin, Müslim’in kendisini Kûfe’ye davet eden mektubunu alınca hemen yola çıkmıştı.
Müslim ve taraftarlarının başına gelenleri ancak Kādisiye’ye yaklaştığı sırada öğrendi.
Daha sonra Kerbelâ’da Emevî ordusu tarafından kuşatıldı ve Yezîd’e biat etmesi istendi.
Hz. Hüseyin bunu kabul etmeyince 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) tarihinde beraberindekilerden yetmiş iki kişiyle birlikte feci şekilde öldürüldü.
Kerbelâ Vak‘ası, Yezîd’in ismine silinmez bir leke sürmüştür.
Bu olayın ardından Abdullah b. Zübeyr, Yezîd’e karşı oluşan muhalefetin tek lideri haline geldi ve Mekke’de gizlice biat almaya başladı, Yezîd’in gönderdiği orduyu da Mekke yakınlarında yenilgiye uğrattı (61/681).
Yezîd, aleyhindeki olumsuz havayı bertaraf etmek için Medine ileri gelenlerinden bir heyeti Dımaşk’a davet etti.
Heyet mensuplarına ikramda bulunarak bol miktarda bahşiş ve hediye verdi.
Ancak heyettekiler, sefahate düşen ve halifeliğe yakışmayan işler yapan Yezîd’in durumunu yakından görünce büyük rahatsızlık duydular.
B
unlar Medine’ye dönünce Yezîd’in oyun ve eğlenceye daldığını, haramlara bulaştığını anlatarak isyanı gündeme getirdiler.
Bu durum Medine’de büyük bir infiale yol açtı.
Medine'de başlayan muhalefetin dinî yönü yanında Muâviye dönemine kadar uzanan ekonomik boyutu da vardı.
Medine’deki gelişmeleri haber alan Yezîd vali aracılığıyla halkı tehdit eden bir mektup gönderdi.
Ancak mektubun halkın öfkesini daha da arttırdığını öğrenince onlarla uzlaşmak için ensardan Nu‘mân b. Beşîr’i bazı tekliflerle Medine’ye yolladı.
Bu teklifleri reddeden Medinelier ensardan Abdullah b. Hanzale’ye biat ettiler.
Ardından 1000 kişilik Benî Ümeyye mensubuyla müttefiklerini Mervân b. Hakem’in mâlikânesinde kuşatma altına aldılar.
Mervân’ın yardım çağrısı üzerine Yezîd, Hicaz’a bir ordu göndermeye karar verdi; ordunun asıl hedefi Abdullah b. Zübeyr idi, fakat önce Medine’deki isyan bastırılacaktı.
Müslim b. Ukbe kumandasında 12.000 kişilik bu kuvvet Medine’ye hareket etti.
Bunu haber alan Medineliler, Mervân'ın evinde gözetim altında tuttukları kimseleri kendileri hakkında bilgi sızdırmayacaklarına dair yemin ettirdikten sonra şehirden çıkardılar.
Dımaşk’a doğru giden grup Vâdilkurâ’da Dımaşk’tan gelen orduyla karşılaştı, bir kısmı yoluna devam ederken aralarında Mervân ve oğlu Abdülmelik’in de bulunduğu bazı kişiler orduya katıldı.
Müslim, Abdülmelik’in tavsiyesiyle şehre doğudan girdi ve Harretüvâkım’da karargâh kurdu.
Medineliler, Hendek Gazvesi’nde açılmış olan hendekleri derinleştirip yeni hendekler kazdılar, çevrelerine okçular yerleştirerek şehrin etrafını emniyete aldılar.
Müslim b. Ukbe, Medineliler’e teslim olmaları için üç gün süre tanıdı; ayrıca ekonomik sıkıntılarını giderecek bazı tekliflerde bulundu.
Olumlu cevap alamayınca saldırıya geçti.
Başlangıçta kuvvetli bir direnişle karşılaştıysa da Benî Hârise liderleriyle anlaşıp onların savunduğu bölgeden şehre girmeyi başardı ve kısa sürede şehre hâkim oldu (27 Zilhicce 63/27 Ağustos 683).

Eski kaynakların bir kısmında şehrin üç gün boyunca yağmalanmasına izin verildiği, halkın canına ve malına kastedildiği, tecavüzlerde bulunulduğu kaydedilir (bk. HARRE SAVAŞI).
İsyanı bastırdıktan sonra Medineliler’in Yezîd’e olan biatını yenileyen Müslim b. Ukbe, Abdullah b. Zübeyr’in üzerine gitmek için Mekke’ye yöneldi.
Ancak yolda Müşellel mevkiinde hastalandı; kumandanlığı Yezîd’in daha önce verdiği emir gereğince Husayn b. Nümeyr’e devrettikten sonra öldü.
Husayn, Mekke önlerine varıp şehri kuşattı.
Yezîd’in ölüm haberi Mekke’ye ulaşıncaya kadar altmış dört gün boyunca kuşatmayı sürdürdü.
Kerbelâ ve Harre vakalarının ardından Mekke’nin kuşatılması Yezîd’e duyulan düşmanlık ve nefreti daha da şiddetlendirdi.
Yezîd zamanında Kuzey Afrika dışındaki bölgelerde fetihler durdu.
Bizans üzerine düzenlenen yaz ve kış seferlerine ara verildiği gibi Kıbrıs ve Rodos adalarındaki müslümanlar da tahliye edilmişti
Kuzey Afrika’da 62 (681-82) yılında Yezîd tarafından yeniden İfrîkıye valiliğine tayin edilen Ukbe b. Nâfi‘in Sûsülednâ ve Sûsülaksâ bölgelerini fethiyle elde edilen başarılar kısa bir süre sonra bir felâkete dönüştü.
Ukbe, Küseyle ve müttefiki olan Rumlar tarafından pusuya düşürülerek 300 askeriyle birlikte öldürüldü.
Bunun üzerine İfrîkıye’nin merkezi Kayrevan’daki İslâm ordusu Berka’ya çekilmek zorunda kalırken Küseyle kumandasındaki Berberîler Kayrevan’a girdi (64/683).
Üç yıl altı ay halifelik yapan Yezîd, Dımaşk yakınlarındaki Huvvârîn’de öldü ve Dımaşk’ta Bâbüssagīr Mezarlığı’na defnedildi (14 Rebîülevvel 64/10 Kasım 683).
İri yapılı, av meraklısı, cesur ve oldukça cömert olan Yezîd idarî alanda babası Muâviye’nin politikalarını devam ettirmiştir.
Babasının valilerini ve diğer devlet adamlarını yerlerinde bırakmış, onlara geniş yetkiler vermiştir.

Kendisi zamanının çoğunu şair ve mûsikişinaslarla bir arada oyun ve eğlence meclislerinde geçirmiştir.
İçki içen ilk halife olması dolayısıyla “el-humûr” (sarhoş) lakabıyla anılan Yezîd kendi döneminde gerçekleşen ve etkileri günümüze kadar gelen Kerbelâ Vak‘ası, Harre Savaşı ve Mekke kuşatması gibi icraatları yüzünden müslümanların hâfızasında İslâm tarihinin en kötü isimlerinden biri olarak yer etmiş, bu sebeple tekfir edilip lânetlenebileceğini söyleyenler olmuştur.
Ziraatla ilgilenip bilhassa Dımaşk civarında kanallar açtırdığı ve tarımın gelişmesine katkı sağladığı için I. Yezîd’e “el-mühendis” lakabı da verilmiş, Dımaşk’taki Beradâ nehrinden su getirttiği kanal onun adıyla (Nehrü Yezîd) anılmıştır.

MUÂVİYE b. YEZÎD

 Ebû Leylâ (Ebû Abdirrahmân, Ebû Yezîd) Muâviye b. Yezîd b. Muâviye b. Ebî Süfyân el-Ümevî (ö. 64/684)

Emevî halifesi (683-684).

43 (663) yılında doğdu; babası I. Yezîd, annesi Ümmü Hâşim bint Ebû Hâşim b. Utbe b. Rebîa’dır.

Kısa süren halifeliğinde önemli bir icraatının bulunmayışı sebebiyle kendisine “Ebû Leylâ” denilmiş ve bu künye ile meşhur olmuştur.
Babası tarafından veliaht tayin edilen Muâviye onun ölümü üzerine 14 Rebîülevvel 64’te (10 Kasım 683) tahta çıktı.
Bu sırada ülkede büyük bir karışıklık hâkimdi.
I. Yezîd’in ölüm haberini duyan Abdullah b. Zübeyr, Mekke’de halifeliğini ilân ederek biat almaya başlamış ve hâkimiyet alanını kısa sürede genişletmişti.
Öte yandan halifeliğe bağlı vilâyetlerde de itaatsizlikler görülüyor, Selm b. Ziyâd Horasan’da, Ubeydullah b. Ziyâd Basra’da kendi adına biat alıyordu.
Muâviye’nin ömrü ve hilâfeti çok kısa sürdü, (yirmi gün ile dört ay arasında) 
Ayrıca halifelik günlerini hasta vaziyette Hadrâ sarayında geçirdiği ve halkın huzuruna çıkamadığı, devletin idaresi ve imamlık göreviyle müşaviri Dahhâk b. Kays’ın ilgilendiği belirtilmektedir.
Muâviye, farklı rivayetlere göre bir hutbesinde halka halifelik mesuliyetini taşımaktan âciz kaldığını, yerini Hz. Ebû Bekir’in yaptığı gibi Hz. Ömer gibi birine bırakmak istediğini, fakat çevresinde böyle bir kimseyi göremediğini, yahut Hz. Ömer’in yaptığı gibi halifeyi seçmeişiyle bir kurulu görevlendirmeyi düşündüğünü, ancak böyle bir kurulu oluşturacak uygun kişileri de bulamadığını söylemiş ve insanlara bu makama uygun şahsı kendilerinin seçmesini tavsiye etmiştir Halife seçilene kadar idareyi Dahhâk b. Kays’ın yürütmesini de isteyen Muâviye, diğer bir rivayete göre bu konuşmasında dedesi Muâviye ile babası Yezîd’in Hz. Ali’ye ve evlâdına karşı yürüttükleri iktidar mücadelesinde haksız olduklarını belirterek onları ağır şekilde suçlamış ve öbür dünyada bunun hesabını vereceklerine inandığını dile getirmiştir
Fakat bazı çağdaş müellifler, Muâviye’nin halifelikten çekilmesiyle ilgili rivayetlerin siyasî ve dinî gruplar tarafından uydurulmuş olabileceğine dikkat çekmektedir
Kaynaklarda, babasının tayin ettiği memurları görevlerinde bırakan ve hiçbir tayin yapmayan II. Muâviye’nin, devlet başkanı sıfatıyla icraat olarak sadece haraçlardan merkez beytülmâline gönderilen miktar üzerinden üçte bir oranında bir indirim yaptığı zikredilmektedir.
Hastalığının ağırlaşması üzerine yerine kardeşi Hâlid’i veliaht tayin etmesini isteyen yakınlarının ısrarlı taleplerini kendisinin halifeliğin hayrını görmediğini, bir de veliahtlığa getireceği kişinin hatalarının vebalini üstlenemeyeceğini söyleyerek geri çeviren Muâviye’nin ölüm şekli de ihtilâf konusu olmuştur.
Kaynaklarda yakınları tarafından zehirletildiği, akciğerlerindeki rahatsızlık sebebiyle yahut veba yüzünden veya eceliyle öldüğüne dair rivayetler vardır.
7 Receb 64 (29 Şubat 684) tarihinde vefat edince Dımaşk’taki Bâbüssagīr Kabristanı’nda babasının yanına gömüldü.

Çocuğu olmayan Muâviye’den sonra iktidar aynı aile içinde Süfyânîler’den Mervânîler’e geçmiştir.

 SÜFYANİLERİN DEVRİ BİTİYOR MERVANİLER GELİYOR

I. MERVAN

 ‎ Mervân bin Hakem
(623 Mekke - 685)

Emevîler'in 4.halifesi
Halifelik dönemi (684-685)
(H.64-65)

Emeviler halifeliğine 684'te II.Muaviye 'nin (ra) halifelikten feragat etmesinden sonra geçmiştir.
I. Mervan'ın halife olmasıyla Emeviler hanedanın iktidar gücü Ebu Süfyan kolundan "Hakam bin Vail" koluna geçmiştir.

Ebu Süfyan ve Hakam bin Vail, Emevîler'in ismini aldığı Ümeyye'nın torunlarıdır.
Hakam da Hz. Osman (ra)'ın birinci derece kuzenidir.
Dokuz ay süren halifeliği, önce diğer Emevilere karşı iç savaşla geçmiş ve bunda başarı sağlamıştır.
Sonra Hicaz'da isyan etmiş ve kendi halifeliğini ilan etmiş olan Abdullah bin Zübeyr'i (ra) halife kabul etmiş olan güney Suriye ve Mısır'ı eline geçirmiştir.
Fakat Mervan 685'te öldüğünde Abdullah bin Zübeyr (ra) hâlâ Irak ve Hicaz'da halife olarak kabul edilmekteydi.


Önce Şam valisi Ad-Dahkak, kendi kabilesi ile Şam yakınlarında bir meraya çıkarak Abdullah bin Zübeyr'i halife kabul ettiğini ilan etti.
Mervan, Dahkak ile çarpışarak öldürmüş ve Suriye tümüyle Mervan'a bağlanmıştır.
Abdullah bin Zübeyr'in (ra) bir kardeşi komutasında Mısır'dan Suriye'ye gelmekte olan bir ordu da tümüyle püskürtüldü ve Mervan, Mısır'a giderek bu eyaleti de kendine bağladı.
685'te Mervan Mısır'dan Suriye'ye döndü. Kendi halifeliğini daha meşru kılmak için I. Yezid'in küçük oğlu olan ve II. Muaviye'nin feragatinde halifeliğe diğer bir aday olan Halid'in annesi ile evlendi.
Fakat Mervan, kendine varis olarak Halid'i seçeceğine bir diğer karısından olan büyük oğlu Abdülmelik'i kendine varis seçti.
Bâzı tarihlerde bunun yeni evlendiği Halid'in annesini çok fena sarstığını ve bu kadının halifelik tahtından edilen oğlunun öcünü almak için Mervan'ı uykusunda yüzüne bir yastık koyarak boğup öldürdüğünü bildirirler.

Diğer tarihçiler ise Mervan'ın Şam'da çıkan veba salgınında öldüğünü yazarlar.
Böylece Mervan dokuz ay süren bir halifelikten sonra 7 Mayıs 685'te ölmüştür.
Yerine büyük oğlu Abdulmelik, Şam'daki Emeviler halifeliğinin başına geçmiştir.


Ek bilgi
Hicretin 2. yılında (623-24) Mekke’de doğdu.
Hz. Peygamber’i taklit etmesi, evini gözetlemesi ve müslümanların sırrını ifşa etmesi yüzünden Resûlullah tarafından lânet edilerek Tâif’e sürüldü.
Hz. Ebû Bekir ve Ömer, Hakem ve ailesinin Medine’ye dönmek için yaptığı müracaatları kabul etmediler.
Hz. Osman halife olunca Hakem ve ailesinin Medine’ye dönmesine izin verdi ve onlara çeşitli ihsanlarda bulundu; o sırada yirmi yaşlarında olan Mervân’ı da devlet kâtipliği gibi önemli bir göreve getirdi.
Hz. Osman'ı bu sebeple pek çok kişi eleştirdi.
Halife adına kararlar verip birtakım yanlış uygulamalar yapmasına rağmen halife tarafından korunması bu memnuniyetsizliği daha da arttırdı.
Halifenin bilgisi dışında onun ağzından eski Mısır valisine yazdığı söylenen mektup dolayısıyla vuku bulan üzücü olayların baş sorumlusu olarak gösterilen Mervân evinin kuşatılması sırasında Hz. Osman’ı savundu ve çıkan çatışmalar esnasında ağır şekilde yaralandı.

Mervân, Hz. Osman’ın öldürülmesinin ardından halife seçilen Hz. Ali’ye biat etmedi.
Ümeyye ailesinin diğer fertleri gibi Medine’den ayrılıp Mekke’ye gitti ve Hz. Osman’ın katillerini bulup cezalandırmak için harekete geçen muhalif grubun içinde yer aldı.
Hz. Âişe, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’ın öncülük ettiği bu grupla birlikte Cemel Vak‘ası’na katıldı.
Hezimete uğradıklarını farkettiği sırada Hz. Osman’ın düşmanlarından saydığı ve onun öldürülmesinden sorumlu tuttuğu Talha b. Ubeydullah’ı bir okla öldürdü.
Ağır şekilde yaralandığı Cemel Vak‘ası’ndan sonra Medine’ye giderek Hz. Ali’ye biat eden ve oraya yerleşen Mervân, mensubu bulunduğu Ümeyye ailesinin Süfyânî kolundan Muâviye’nin Hz. Ali’ye karşı başlattığı mücadele sırasında ona açıkça destek vermekten kaçındı.

ABDÜLMELİK b. MERVÂN

Ebü’l-Velîd Abdülmelik b. Mervân b. el-Hakem (D.645-Ö.86/705)

Emevî halifesi (685-705)

Babası Mervân b. Hakem
Annesi Âişe bint Muâviye b. Mugire’dir.

Mervân b. Hakem’in 65 Ramazanında (685) ölümü üzerine veliaht Abdülmelik Dımaşk’ta hilâfet makamına geçti.
Ancak halifeliğini yalnız Suriye ve Mısır eyaletleri tanıdı.
Hicaz ve Irak Abdullah b. Zübeyr’in (ra) idaresi altında bulunuyordu.
Mısır’a kadar bütün Kuzey Afrika İslâm devletinden kopmuş, bu parçalanmadan faydalanmak isteyen Bizans, Suriye’ye karşı akınlara başlamıştı.
Halifenin rakibi Abdullah b. Zübeyr'de (ra) zor durumda idi.
Mekke kuşatmasında Abdullah’ı destekleyen Hâricîler, muhasaranın kaldırılmasından sonra ona karşı cephe almışlar, Necd ve Basra bölgelerinde tehlikeli isyanlar başlatmışlardı.
Nâfi‘ b. Ezrak’ın lideri olduğu Ezrakı Hâricîleri (Ezârika) Basra’yı tehdit ediyordu.
Abdullah b. Zübeyr (ra) Hâricîler ile meşgul oldu
Bu sırada Kûfe’de her iki halife için de tehlikeli olabilecek Muhtâr b. Ebû Ubeyd es-Sekafî’nin isyanı patlak verdi.
Irak’ta Abdullah b. Zübeyr ile Muhtâr arasındaki mücadeleler aslında Abdülmelik’in işine yarıyordu.
Muhtâr öldürüldü.
El-Cezîre’de bulunan İbrâhim b. Mâlik el-Eşter’Abdullah b. Zübeyr’in kardeşi Mus‘ab tarafına geçmişti.
Abdülmelik Irak üzerine harekete geçeceği sırada, İslâm âleminin bu karışık durumundan faydalanmak isteyen Bizanslılar hücuma geçti.
Abdülmelik öncelikle bu tehlikeyi bertaraf etmek mecburiyetinde kaldı.
Aslında Mus‘ab’ın durumu da pek parlak değildi.
Bir taraftan Hâricîler’in faaliyetleri, diğer taraftan Horasan’daki Arap kabileleri arasındaki mücadeleler onu oldukça zor durumda bırakmıştı.
Abdülmelik’in Mus‘ab’a karşı ilk askerî harekâtı 689 yazında oldu.
Ancak, Dımaşk’tan ayrılmasından kısa bir süre sonra geri dönmek mecburiyetinde kaldı.
Zira onun ayrılmasını fırsat bilen Amr b. Saîd el-Eşdak, başşehirde tehlikeli bir isyan çıkartmıştı.
Derhal Dımaşk’a dönen halife, âsiyi mağlup ve bizzat kendi eliyle idam etti.
691 yılı başlarında isyancı Züfer b. Hâris’i de ortadan kaldıran Abdülmelik, Mus‘ab’a karşı artık kesin sonucu alma kararında idi.
Mühelleb b. Ebû Sufre ve Abdullah b. Hâzım gibi değerli kumandanlar Hâricîler’le mücadele ettiklerinden Mus‘ab’ın yanında bulunmuyorlardı.
Savaş başlamadan önce Abdülmelik üstün durumda idi.
Savaşın ilk anlarında İbrâhim b. Mâlik el-Eşter’in öldürülmesi Mus‘ab için büyük kayıp oldu.
Bazı Iraklı birlikler savaşa başlamadan kaçtılar.
Mus‘ab harp meydanında pek az bir kuvvetle kalmasına rağmen kahramanca savaştı; ancak savaş meydanında can vermekten kurtulamadı (691).
Abdülmelik zaferden sonra Kûfe’ye gidip halktan biat aldı.
Ardından Basra halkı da onun halifeliğini tanıdı.
Böylece 691 yılı sonlarında Hicaz dışındaki bölgelerde Abdülmelik’in halifeliği tanınmış oldu.
Artık sıra Mekke’de bulunan Abdullah b. Zübeyr’e gelmişti.
Abdülmelik daha Kûfe’den ayrılmadan, Irak’a karşı giriştiği harekâtta kendini göstermiş olan Haccâc b. Yûsuf’u 2000 kişilik bir Suriyeli birliğin başında Mekke üzerine gönderdi.
Haccâc, Mekke’yi kuşattı.
Muhasara altı ay kadar sürdü.
Abdullah b. Zübeyr (ra) daha fazla dayanamadı ve yaptığı huruç hareketi sonunda birkaç sadık adamıyla birlikte öldürüldü (1 Ekim 692).
Böylece Abdülmelik İslâm devletindeki iç karışıklıklara son vermiş ve birliği sağlamış oldu.
Abdülmelik’in karşısında önemli bir muhalefet kalmamıştı.
Ancak İran, Irak ve el-Cezîre bölgelerinde Hâricîler büyük huzursuzluk kaynağı idiler.
Kûfe ve Basra kuvvetleri Necdiyye Hâricîleri’ni Yemâme’nin Muşahhar mevkiinde 73’te (6923) mağlûp ettiler.
Hicaz Valisi Haccâc’ın sıkı tedbirleri, bölgede sükûnetin sağlanmasına yardımcı oldu.
Bu arada Haccâc, Mekke kuşatması sırasında tahrip edilmiş olan Kâbe’yi tamir ettirdi (694).
Abdullah b. Zübeyr’in ölümünden sonra Abdülmelik tarafına geçen ve Hâricîler’e karşı başarılı mücadeleleriyle şöhret kazanan Mühelleb b. Ebû Sufre, Irak valisi ve halifenin kardeşi Bişr b. Mervân’dan istediği desteği alamadığı için Hâricîler karşısında başarılı olamıyordu.
Irak’ın bu karışık durumuna son vermek için Abdülmelik 694 yılının sonlarında Haccâc b. Yûsuf’u Irak valiliğine tayin etti.
Haccâc aldığı sert tedbirlerle bir taraftan Kûfe ve Basra’da kısa sürede sükûneti sağlarken diğer taraftan da Mühelleb’e takviye kuvvetleri gönderdi.
Mühelleb böylece, Fars bölgesinde Kâzerûn yakınında Ezrakıler ile yaptığı savaşı kazandı (20 Ramazan 75/12 Ocak 695).
Yenilen Hâricîler doğuya çekildiler, Ezrakıler’in reisi Katarî, Mühelleb ile yaptığı savaşta öldürüldü; taraftarları da dağıldı.
Ezrakıler’le savaş devam ederken diğer bir Hâricî grubu olan Sufrîler el-Cezîre bölgesinde isyan çıkardılar.
Onlarda tesirsiz hale getirildi Abdülmelik, içeride sükûneti sağladıktan sonra fetihlere başladı.
Hâricî isyanlarının bastırılmasında büyük başarılar göstermiş olan Mühelleb b. Ebû Sufre, 697 yılında Horasan valiliğine tayin edildi.
Ancak oldukça yaşlanmış olan Mühelleb, Mâverâünnehir’i fethetmek ve bu suretle hayatını daha büyük bir başarıyla kapamak istiyordu.
Onun Horasan valiliği sırasında Mâverâünnehir’e akınlar yapıldı ve bazı başarılar elde edildi; fakat istenilen netice alınamadı.
702’de Mühelleb öldü, yerine oğlu Yezîd geçti.
Haccâc, Yezîd’i kısa süre sonra azletti ve ileride Mâverâünnehir fâtihi olacak olan Kuteybe b. Müslim’i Horasan valiliğine tayin etti (704).
Haccâc, Ubeydullah b. Ebû Bekre’yi de Afganistan’daki Türk hükümdarı Rutbil üzerine göndermişti.
Ubeydullah savaş meydanında hayatını kaybetti.
Haccâc, Kûfe ve Basra ordugâhlarından 20.000 kişilik bir ordu kurdu.
İslâm tarihinde “Tâvus Ordusu” denmektedir.
Ordunun kumandanlığına Kûfe ileri gelenlerinden Abdurrahman b. Muhammed b. Eş‘as tayin edildi.
699 yılında hareket eden Abdurrahman, önceki kumandanlardan ayrı bir yol takip ederek baskınlar yerine yavaş ve düzenli bir şekilde ilerlemeyi tercih etti.
Abdurrahman, Irak’a dönmeden önce Rutbil ile bir anlaşma yaptı.
Sîstan’ın (Sicistan) önemli şehirleri olan Büst ve Zerenc’e kendi adına valiler tayin etti.
Haccâc’ı Abdülmelik’ten ayırmanın mümkün olamayacağını bilen âsiler, Abdurrahman’a halife olarak biat ettiler.
Emevî hilâfetine cephe alan Şiî, Hâricî ve diğer gayri memnunlar kitlesi Abdurrahman’ın bayrağı altında toplanıyordu.
Bu isyanı bastırmada Iraklılar’a güvenmeyen Haccâc’ın yanında ise halifenin gönderdiği az sayıda Suriyeli asker vardı.
Kuvvetlerinin azlığına rağmen Hûzistan bölgesinde onları durdurmaya çalıştıysa da başaramadı.
Basra âsilerin eline geçti.
Geri çekilmektense mağlûp olmayı tercih eden Haccâc, Basra yakınında Zâviye mevkiinde karargâh kurdu (6 Şubat 701).
Haccâc’ın Süfyân b. Ebred el-Kelbî kumandasındaki kuvvetleri bir ay müddetle Abdurrahman’a mukavemet etti ve hatta 14 Mart 701 tarihinde yapılan çetin savaşta âsileri yenilgiye uğrattı.

Abdurrahman bundan sonra Kûfe’ye giderek şehri ele geçirdi ve Haccâc’ın Suriye ile irtibatını kesti.
Suriye’de çok zor durumda bulunan Abdülmelik’i, peşine her gün yüzlerce kişinin katıldığı Abdurrahman’ın başarıları büsbütün korkutuyordu.
Bir taraftan Haccâc’a yardımcı kuvvetler gönderirken diğer taraftan Iraklılar’a akla gelmedik tâvizler veriyordu.
Ancak Haccâc’ın azledilmesine kadar varan bu tâvizler bir sonuç vermedi ve meselenin halli tekrar kılıçlara kaldı.
Abdurrahman, tekrar Haccâc’ın karşısına çıktı.
Günlerce çok kanlı bir şekilde devam eden savaş, Abdurrahman’ın mağlûp olmasıyla sonuçlandı ve Rutbil'e sığındı.
Haccâc, Rutbil’i çeşitli vaad ve tehditlerle Abdurrahman’ı kendisine teslim etmeye ikna etti.
Haccâc’ın elinde işkence ile ölmektense intihar etmeyi tercih eden Abdurrahman yolda kendisini bir uçuruma atarak can verdi.
En büyük isyan da bastırılmış oldu
Tunus’un sahil kısımları Bizans’ın kontrolüne geçmiş, iç kısımlar ise yarı bağımsız olarak Kusayle adlı bir Berberî reisinin idaresi altına girmişti.
Bu arada müslümanlara karşı Bizans-Berberî ittifakı kurulmuş, Kayrevan Kusayle tarafından zaptedilmişti.
Züheyr b. Kays kumandasında merkezden gönderilen ordu, Berka üzerinden Tunus’a doğru ilerlemeye başlayınca Berberîler geri çekildiler ve Kayrevan Züheyr tarafından geri alındı.
Kusayle de öldürüldü (69/688).

Züheyr b. Kays’ın bu ilerleyişi karşısında Bizans İmparatoru II. Justinianos, Kuzey Afrika’da tekrar duruma hâkim olmak için İstanbul’dan bir donanma gönderdi.
Sicilya’dan da takviye kuvvetleri alan Bizans donanması Kartaca’ya asker çıkardı.
Batıya doğru ilerlemekte olan Züheyr geri dönerek Bizans kuvvetleriyle karşılaştı.
Yapılan savaşta müslümanlar yenildi.
Züheyr b. Kays’da şehid düştü 76 (695)
Hassân b. Nu‘mân el-Gassânî kumandasında kuvvetli bir ordu Kuzey Afrika’ya sevkedildi.
Kartaca zaptedildi; şehir halkının büyük bir kısmı Sicilya’ya kaçtı.
Hassân Bizanslılar’ın Kartaca’ya asker çıkarmalarına engel olamadı.
Fakat bir süre sonra takviye kuvvetleri alıp Kartaca’yı ve Bizans’ın eline geçen diğer şehirleri kurtardı.
Hassân, Berberîler’i yenilgiye uğrattı.
Berberîler Hassân’ın müsamahalı tutumu sayesinde kitleler halinde Müslümanlığı kabul etmeye başladılar.

Böylece Kuzey Afrika’da İslâm hâkimiyeti sağlam bir şekilde kurulmuş oldu.
Abdülmelik halife olduğu zaman, iç karışıklıklar sebebiyle Bizans İmparatorluğu ile sulh yapmak mecburiyetinde kalmış, Çukurova bölgesinde Masisa’ya (Misis) kadar ilerlemiş olan Bizans’ı, her yıl büyük miktarda vergi vermekle durdurabilmişti.
Bu ilk anlaşmadan birkaç yıl sonra Bizans İmparatoru ile Merdeîler yüzünden yeni bir anlaşma yapmak zorunda kalmıştı (70/689-90).
Muâviye zamanında İslâm devletinin hâkimiyetini tanımakla beraber eşkıyalık yapmaktan da geri durmayan Merdeîler, Abdülmelik’in bulunduğu güç durumdan faydalanarak Suriye’ye akın düzenliyorlardı.
Bizans ile yapılan ikinci anlaşma bu akınları durdurmak içindi.
İçerde sükûnet sağlandıktan sonra Abdülmelik’in kardeşi Muhammed b. Mervân kumandasındaki ordu Anadolu’ya karşı yeniden seferlere başladı.
73 (692-93) yılında Bizans ordusu Sivas yakınlarında ağır bir yenilgiye uğratıldı.
Aynı zamanda Osman b. Velîd kumandasındaki ikinci bir ordu da Bizans kuvvetlerini bulundukları bölgeden çıkartmış ve bu bölge yeniden müslümanların idaresine geçmişti.
Bu sırada Sımbat adlı bir gayri müslim reisi İslâm devletine karşı isyan etti.
Bizans İmparatoru II. Justinianos, daha sonra kendisini tahttan indirecek olan Leontios kumandasında Sımbat’a yardımcı bir kuvvet gönderdi.
Müslümanlar başlangıçta başarılı olamadılar ve Abdülmelik vergi vermek şartıyla Bizans ile yeniden antlaşma imzaladı, fakat bu antlaşma da uzun sürmedi.
Bir müddet sonra müslümanlar büyük bir zafer kazanarak Maraş bölgesini hâkimiyetleri altına aldılar (695).
Bu tarihten itibaren “Bizans gazâları” başladı.
79’da (698-99) Suriye’deki veba salgınının verdiği şaşkınlıktan faydalanan Bizans ordusu deniz yoluyla Antakya’ya bir akın yaptı.
Ertesi yıl Velîd b. Abdülmelik Anadolu’ya başarılı bir sefer düzenledi. 81 (701) yılında Abdülmelik’in oğlu Abdullah Erzurum’u fethetti.
Abdülmelik yirmi yıllık halifelikten sonra altmış yaşında Dımaşk’ta vefat etti (14 Şevvâl 86/8 Ekim 705) ve bu şehirde defnedildi.
Kendisinden sonra dört oğlu halife olduğundan, ona “Ebü‘l-mülûk” (hükümdarlar babası) denilmiştir.


Halife Abdülmelik zamanında teşebbüs edilen ve başarıya ulaştırılan önemli işlerden biri, ilk İslâmî sikkenin bastırılmasıdır.
O tarihe kadar İslâm ülkelerinde Bizans ve Sâsânî paraları tedavülde idi.
Abdülmelik altın (dinar) ve gümüş (dirhem) sikkeler bastırdı; böylece İran ve Bizans paralarını tedavülden kaldırmış oldu.
Abdülmelik’in kültür alanında yaptığı en önemli iş, Arapça’yı resmî dil olarak kabul etmesidir.
Onun zamanına kadar divanlardaki defterler Suriye’de Rumca, İran’da ise Farsça olarak tutuluyordu.
Buna bağlı olarak memurların büyük bir kısmı da Rum veya İranlı idi.
Abdülmelik daha küçük yaşlardan itibaren kendini Kur’an, hadis ve fıkıh ilimlerine vermiştir.
Abdülmelik hadisle ilgisini halifeliği sırasında da sürdürmüş, doğu eyaletlerinde bilinmeyen ve meşhur olmayan hadislerin ortaya çıkışıyla yakından ilgilenmiş ve 75 (695) yılı hac mevsiminde söylediği hutbede halkı bu hadislere karşı uyararak onları Kur’an’a ve dinin kesin hükümlerine sarılmaya çağırmıştır.
Abdülmelik aynı zamanda ictihadda bulunabilecek kadar İslâm hukukuna vâkıf bir fakih idi.
Ayrıca şiirle ilgilendiği ve sohbetlerinde daha çok edebî konular üzerinde durduğu, Hasan-ı Basrî ve Abdullah b. İbâz gibi devrin ileri gelen simalarıyla cemiyetin çeşitli meselelerini tartıştığı bilinmektedir.
Âlimleri daima himaye ederdi.
Abdülmelik devrinde imar faaliyetlerine de önem verilmiş, artık büyük bir imparatorluk haline gelen İslâm devletinin her tarafında yollar ve köprüler yapılmış, birçok eser meydana getirilmiştir.
Bunların başında, İslâm dünyasındaki ilk büyük camilerden biri olan Kubbetü’s-sahrâ’nın inşası gelmektedir.

Halife Abdülmelik, gelişen ihtiyaçlar karşısında posta hizmetleri ile istihbarat vazifesini yürüten berîd teşkilâtını yeniden düzenlemiştir.
Oldukça geniş bir sahaya yayılmış olan ülkenin hemen her tarafında çıkan isyanları bu teşkilât sayesinde haber alıyor ve derhal müdahale edebiliyordu.
Abdülmelik b. Mervân Emevî halifelerinin en büyüklerinden biridir.
Halifeliği döneminde iç karışıklıkları ortadan kaldırarak İslâm dünyasında birliği sağlamış, Kuzey Afrika’yı yeniden hâkimiyet altına almış ve Bizans’a üstünlüğünü kabul ettirmiştir.
Öldüğü zaman oğlu Velîd’e Atlas Okyanusu’ndan Ceyhun nehrine kadar uzanan siyasî, askerî ve idarî bakımdan sağlam bir devlet bırakmıştı.
Abdülmelik, seleflerinin bir Arap seyyidi gibi hareket etme alışkanlıklarını terkederek bir hükümdar gibi davranan ilk Emevî halifesidir.
Halifeliğe ve devletin bütünlüğüne yönelik meselelerde kesinlikle müsamaha göstermemiş, güvendiği yüksek kademedeki idarecileri de sonuna kadar desteklemiştir.

I.VELÎD 

Ebü’l-Abbâs el-Velîd b. Abdilmelik b. Mervân b. Hakem el-Ümevî el-Kureşî (D.52/672 - Ö.96/715)

Emevî halifesi (705-715)

Medine’de doğdu.
Annesi Abs kabilesinden Vellâde bint Abbas’tır.
Velîd’in bilinen ilk görevi 77 (696) yılındaki Bizans seferine kumandan tayini
Her yönüyle kuvvetli bir ülke devralan Velîd, başta Irak umumi valisi Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî olmak üzere bu başarıda payı bulunan valileri görevlerinde bıraktı ve onların tecrübelerinden faydalandı.
Onun daha sonra devlet görevlerinde Kaysîler’i tercih ettiği belirtilmektedir.
Velîd, Hulefâ-yi Râşidîn döneminde gerçekleşen ilk büyük fetihlerden altmış yıl sonra İslâm tarihinin ikinci büyük fetih harekâtını başlattı.
Mâverâünnehir fâtihi Kuteybe b. Müslim,
Sind ve civarının fâtihi Muhammed b. Kāsım es-Sekafî,
Anadolu ve Kafkasya seferlerinin meşhur kumandanı Mesleme b. Abdülmelik,
İspanya fâtihleri Târık b. Ziyâd ile Mûsâ b. Nusayr önemli fetihler gerçekleştirdiler.

Horasan Valisi Kuteybe b. Müslim 90 (708-709) yılında Ceyhun nehrini geçerek Sagāniyân, Tohâristan, Beykent ve ardından Mâverâünnehir fetihleri için büyük önem taşıyan Buhara’yı ele geçirdi.
92’de (710-11) Sicistan Türk Hükümdarı Rutbîl’in barış isteğini kabul ederek bölgeyi hâkimiyeti altına aldı.
Mâverâünnehir’in en müstahkem şehri olan, Hindistan, İran ve Türk ülkelerinden gelen ticaret yollarının kesiştiği noktada bulunan Semerkant’ı fethetti (93/711-12).
95’te (714) gerçekleştirdiği seferde Haccâc’ın ölüm haberini alınca Merv’e döndü
Ancak Horasan’ı Irak valiliğinden ayırıp müstakil hale getiren ve Kuteybe’yi oraya vali tayin eden I. Velîd’in emriyle fetihlerine devam etti.
96 (715) yılında çıktığı son seferinde Çin sınırlarına en yakın şehir olan Kâşgar üzerine yürüdü.
I. Velîd döneminde doğu cephesinde ikinci fetih hareketi Sind bölgesinde gerçekleştirildi.
92-96 (711-715) yıllarındaki fetihlerle bugünkü Belûcistan’dan Hindistan’da Kathiavar’a kadar bütün İndus vadisi İslâm egemenliğine girmiş oldu.
Fetihlerin ikinci cephesini Anadolu (Bizans) ve Kafkaslar teşkil etti.
Fetihlerin üçüncü cephesi Kuzey Afrika ve Endülüs oldu.
Halife, İfrîkıye ve Mağrib valiliğini Mısır valiliğinden ayırıp doğrudan hilâfet merkezine bağlamıştı.
Bu sırada Mağrib-i Evsat’ın fethini tamamlamış olan İfrîkıye Valisi Mûsâ b. Nusayr, Mağrib-i Aksâ’yı fethetmek için harekete geçti (87/706); iki yıl içerisinde Sebte (Ceuta) hariç Kuzey Afrika’nın tamamı İslâm egemenliğine girdi.
Sardinya, Mayurka ve Minorka adaları, Sicilya’daki bazı şehirler ele geçirildi.
Mûsâ b. Nusayr, 92 (711) yılı ilkbaharında kendisine bağlı Tanca Valisi Târık b. Ziyâd’ı İspanya’ya gönderdi.
Daha sonra kendi adıyla anılacak olan boğazı geçerek İspanya fethini başlatan Târık, Vâdiilekke savaşında Vizigotlar’ı ağır bir yenilgiye uğrattı.
Üç yıl gibi kısa bir süre içinde kuzeyde küçük bir bölge olan Asturias dışında İspanya’nın tamamına yakını ele geçirildi.
Mûsâ ile Târık, Zilkade 95’te (Temmuz-Ağustos 714) Halife Velîd’in emriyle Dımaşk’a dönmek üzere Endülüs’ten ayrıldı.

Bu fetihler neticesinde İslâm orduları Fransa içlerine kadar ilerledi ve Emevî Devleti’nin sınırları Türkistan’dan Fransa içlerine, Anadolu’dan Hindistan’da Kathiavar’a kadar genişledi.

Emevî Devleti, Velîd zamanında askerî gücünün zirvesine ulaştı.
Yine bu fetihler sayesinde gelecekte İslâm'ın bayraktarlığını yapacak olan Türkler arasında İslâm’ın yayılması yolunda önemli başarılar elde edildi.
Emevî Devleti'ni dönemin en büyük devleti haline getiren Velîd b. Abdülmelik’in tahtını oğlu Abdülazîz’e bırakma arzusu, olumsuz neticeleri kendisinden sonraki döneme de yansıyan bir sıkıntıya yol açmıştı.
Bunun için kardeşi Süleyman’ın veliahtlıktan çekilmesi gerekiyordu. Ancak Süleyman veliahtlıktan feragat etmedi.
Süleyman’ı zorla yola getirmeyi düşünen Velîd, bu konuda Haccâc ve Kuteybe b. Müslim’in desteğini sağladıysa da Ömer b. Abdülazîz’in sert muhalefetiyle karşılaştı.
I. Velîd, 14 Cemâziyelâhir 96 (24 Şubat 715) tarihinde Gūtatü Dımaşk’taki Deyrümürrân’da vefat etti.
Velîd’in iki oğlu (III. Yezîd ve İbrâhim) II. Velîd’den sonra kısa sürelerle halifelik yapmıştır.


Sert bir mizaca sahip olmakla birlikte halka iyi davranan Velîd sağlık işlerine büyük önem vermiş, İslâmî dönemde ilk hastahaneyi yaptırmıştır.
88 (707) yılında kurduğu hastahaneye hekimler tayin ederek onlara maaş bağlamış, cüzzamlı hastaların tecrit edilmesini emretmiş, cüzzamlılara ve körlere erzak tayin etmiştir
Ayrıca sakatlara, âmâlara ve fakirlere maaş bağlatıp kötürüm ve âmâların yanına hizmetçiler vererek onları devlet güvencesi altına almıştır.
Diğer taraftan muhtaçlar için aşevleri açtırmış, dilenmeyi yasaklamış, beytülmâlde herkese yetecek kadar malın bulunduğunu söyleyerek dilencilerin ihtiyaçlarının karşılanacağını belirtmiştir.

Yetimleri ve fakir çocukları devlet himayesine alıp eğitim öğretim ihtiyaçlarını karşılamıştır.

Dindar bir hükümdar olarak tanıtılan I. Velîd, müslümanların üstündeki baskıyı kaldırıp İslâm’ın devlet dini halinde yükselmesini ve Sünnîliğin öncüleri olan bir dinî zümrenin yetişmesini sağlamıştır.

I. Velîd döneminde gerçekleştirilen fetihler iktisadî hayatı canlandırdığı gibi bölge ticaretinin müslümanların eline geçmesini de sağlamış, bu gelirlerle ülke içinde refah artmış, ekonomik, sosyal ve kültürel faaliyetler canlanmıştır.

Emevî mimarisinin şaheserlerinden kabul edilen ve günümüze kadar gelebilen camilerin en ihtişamlı ilk örneğini teşkil eden Dımaşk’taki Emeviyye Camii bu dönemde yapıldı.

Mescid-i Aksâ’yı yeniden inşa ettiren Velîd, Mescid-i Nebevî’yi de genişletmiş, Mescid-i Kubâ’da imar çalışmaları yaptırmış, Kâbe’nin onarım ve bakımı için Mekke Valisi Hâlid b. Abdullah el-Kasrî’ye 30.000 dinar göndermiştir.
Hacıların ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuyular açılmış, sarnıçlar inşa edilmiştir

SÜLEYMAN b. ABDÜLMELİK

Ebû Eyyûb Süleymân b. Abdilmelik b. Mervân b. el-Hakem el-Ümevî
(D.55/675 - Ö. 99/717)

Emevî halifesi (715-717)

Medine’de doğdu.
81 (701) yılında hac emirliği görevini yürüten Süleyman 85’te (704) babası Abdülmelik tarafından ağabeyi Velîd’in ardından ikinci veliaht tayin edildi.
Velîd’in halifeliğinde Cündifilistin valisi oldu.
I. Velîd, halifeliğinin son yıllarında oğlu Abdülaziz’i veliaht yapmak için Süleyman’dan veliahtlık hakkından feragat etmesini istedi.
Süleyman buna yanaşmayınca vali ve kumandanlarının yardımına başvurdu.

Bu konuda Haccâc ve Horasan Valisi Kuteybe b. Müslim onun yanında yer alırken Ömer b. Abdülazîz, Süleyman’ı destekledi ve bu teklife karşı kesin bir tavır aldı.
Neticede durum iki kardeş arasında derin bir husumete yol açtı.
Süleyman’ın Haccâc’a ve onun adamı Kuteybe’ye duyduğu öfkeyi körükledi, halifelik kendisine geçtiğinde bunun hesabını sormaya karar verdi.
I. Velîd vefat edince o sırada Remle’de bulunan Süleyman, Kudüs’te halife olarak biatları kabul etti (Cemâziyelâhir 96 / Şubat-Mart 715).
Süleyman’ın ilk icraatları Haccâc tarafından hapse atılmış olan binlerce mahkûm için umumi af ilânı, sürgünlerin yerlerine dönmesine izin verme, esirleri serbest bırakma ve geciktirilen namazların vaktinde kılınmasını sağlama oldu.
Süleyman’a bu uygulamaları dolayısıyla “miftâhu’l-hayr” denildiği zikredilir.
Ancak kendisine bu unvanın verilmesi Ömer b. Abdülazîz gibi dindar bir şahsı veliaht tayin etmesine de bağlanır.
Süleyman, bu uygulamalarının ardından çoğu Haccâc’ın ekibinden olan vali ve kumandanları görevlerinden alarak yerlerine yeni valiler tayin etti Irak valiliğine Haccâc’ın can düşmanı Yezîd b. Mühelleb’i getirerek Haccâc’a olan öfkesini onun yakınlarını Yezîd’in eliyle cezalandırmak suretiyle gidermeye çalıştı.
Sıranın kendisine geleceğini bilen Kuteybe b. Müslim halifeye mektup yazarak görevde bırakıldığı takdirde hizmetine devam edeceğini bildirdi.
Bu arada başına gelecekleri önlemek için mektuplarının cevabını beklemeden bir isyan başlattı.
Fakat Arap kabilelerinden beklediği desteği bulamadı ve kızdırdığı Temimliler’in öncülük ettiği birlikler tarafından ortadan kaldırıldı (Zilhicce 96 / Ağustos 715).
Öte yandan Haccâc’ın akrabası olmanın dışında bir suçundan bahsedilmeyen Sind fâtihi Muhammed b. Kāsım es-Sekafî, yerine tayin edilen Yezîd b. Ebû Kebşe es-Seksekî tarafından zincire vurulup Irak’a gönderildi, Vâsıt’ta zindana atılarak işkence altında öldürüldü.
Fetihlere büyük önem veren Süleyman döneminin en önemli askerî olaylarının başında kardeşi Mesleme b. Abdülmelik tarafından gerçekleştirilen İstanbul kuşatması gelir.
Ayrıca Mesleme’ye fethi gerçekleştirmeden veya kendisinden yeni bir emir almadan geri dönmemesini tembih etti.
Ancak Süleyman, başarısızlıkla sonuçlanan ve yerine geçen Ömer b. Abdülazîz tarafından kaldırılan İstanbul kuşatmasının devam ettiği günlerde Dâbık’ta vefat etti.
Süleyman b. Abdülmelik, devlete büyük hizmeti geçen valileri ve kumandanları şahsî sebepler yüzünden cezalandırması ve bunu valilerinin eliyle yaparak kabile mücadelelerini arttırması sebebiyle eleştirilmektedir.
Kısa süren dönemi devletin duraklama döneminin başlangıcı sayılmaktadır.

Horasan Valisi Kuteybe bin Müslim'in isyanı ve isyanın bastırılışı.
Denizden ve karadan büyük bir ordu ile Mesleme bin Abdülmelik idaresinde Kasım 717'den Ağustos 718'e kadar Konstantinopolis Kuşatması.
Gürgan ve Taberistan'daki karışıklıklar sonucu Yezid bin Muhalleb tarafından bu bölgelerin yeniden Emevî idaresine girişi ve isyanın bastırılışı.
Irak valisi olarak atanan Yezid bin Muhalleb hakkında yolsuzluk söylentilerinin yayılması.
Ekim 717'de Dabık'ta ölümü.

ÖMER b. ABDÜLAZ

Ebû Hafs el-Melikü’l-Âdil el-Eşecc Ömer b. Abdilazîz b. Mervân b. Hakem el-Ümevî (D.61/680 - Ö.101/720)

Emevî halifesi (717-720)

Medine’de doğdu.
Babası Mısır Valisi Abdülazîz b. Mervân, annesi Hz. Ömer’in torunu Ümmü Âsım’dır.
Halife Süleyman bin Abdülmelik'in kuzeni Babası, küçük yaşta Kur’an’ı ezberleyen Ömer’i Medine’nin tanınmış âlimlerinden Sâlih b. Keysân’a emanet etti.
Medine’de Enes b. Mâlik ve dayısı Abdullah b. Ömer başta olmak üzere pek çok sahâbîyi dinleme imkânı buldu.
Babasının vefatı üzerine (86/705) Halife Abdülmelik tarafından Dımaşk’a çağrıldı.
Burada halifenin kızı Fâtıma ile evlendi.
87 (706) yılında Hicaz valiliğine tayin edildi.

Valilik merkezi Medine’deki ilk icraatı, şehrin on meşhur fakihiyle görüşüp meseleleri kendileriyle istişare ettikten sonra karara bağlayacağını bildirmek oldu.
Yaklaşık yedi yıl süren valiliği sırasında beş defa hac emirliği yaptı.
Halife I. Velîd’in tâlimatıyla Mescid-i Nebevî’yi genişletti ve Resûlullah’ın namaz kıldığı diğer mescidleri yeniletti.
Irak Valisi Haccâc’ın uygulamalarını sert bir şekilde eleştirmesi görevinden azliyle neticelendi (93/712).
Valilikten alındıktan sonra Dımaşk’a giden Ömer zalim valileri eleştirmeyi Halife Velîd’in meclislerinde de sürdürdü.
Velîd’in ardından halife olan Süleyman, kardeşi Velîd’in kendisini veliahtlıktan azletme teşebbüsüne karşı direnen Ömer’i danışmanları arasına aldı, oğulları ve kardeşleri bulunduğu halde son hastalığı sırasında onu kendisine veliaht tayin etti.
Ömer b. Abdülazîz 99 (717) yılında Süleyman’ın ölümü üzerine halife ilân edildi.
Bu önemli görevin kendisine bilgisi dışında verildiğini söyleyerek affını istediyse de biat merasimine katılanların ısrarları üzerine görevi kabul etti (10 Safer 99 / 22 Eylül 717)
Halifeliği İslâmî kurallar çerçevesinde yürütmeye çalışan Ömer b. Abdülazîz, uygulamalarında esas almak için Hz. Peygamber’in ve anne tarafından dedesi Hz. Ömer’in yönetimle ilgili karar ve icraatları hakkındaki belgeleri topladı.
Meşhur âlimleri kendisine danışman seçti.
Ayrıca çeşitli vilâyetlerdeki âlimlere mektuplar yazarak onların tavsiyelerini istedi.
Ömer b. Abdülazîz’in ilk icraatı İstanbul’u kuşatmakta olan Mesleme b. Abdülmelik’in ordusunu geri çağırmak oldu.
Darende’yi tahliye edip halkını Malatya’ya yerleştirdi.
100 (718-19) yılında Bizans tarafından tahrip edilen Lazkiye şehrini yeniden inşa ve tahkim ettirdi.
Bu arada Mâverâünnehir bölgesindeki fetih hareketini de durdurdu.
Bununla birlikte sınırların korunması ve Bizans’a saldırı fırsatı verilmemesi için geleneksel yaz ve kış seferlerini devam ettirdi.
Azerbaycan’a saldıran Türkler hezimete uğratıldı.
Halife Ömer saraydaki lüks eşyaları beytülmâle koydurması, köle ve câriyeleri âzat etmesi, halktan biri gibi yaşaması ve hutbelerde sadece halifeler için yapılan duayı halk için okunan umumi duaya çevirmesi gibi uygulamalarıyla Emevîler’in geleneksel saltanat görüntülerine son verdi.
İlk dört halifeyi örnek alan bu davranışları sebebiyle Hulefâ-yi Râşidîn’in beşincisi sayılan Ömer idarî, iktisadî ve içtimaî sahalardaki icraatlarıyla da aynı çizgiyi devam ettirdi.
İdarî alandaki icraatlarına halka zulmeden ve yolsuzluklara adı karışan valileri ve diğer memurları görevlerinden almakla başladı. Onların yerine hangi kabileden olduklarına bakmaksızın dindar ve dürüst yeni memurlar tayin etti.
Kötülüklerinden emin olunamayacağı gerekçesiyle çeşitli devlet dairelerinde çalışan gayri müslimleri görevlerinden uzaklaştırdı.
Valilerin ticaretle uğraşmasını ve hediye almasını yasakladı.
Halka mazlumun yanında olduğunu, memurlardan şikâyetçi olanların doğrudan kendisine başvurabileceğini bildirdi.
Cuma gününü mezâlim mahkemesi duruşmalarına ayırdı.
İdam ve el kesme cezalarının kendisinden izin alınmadan uygulanmasını, suçlulara dayak atılmasını yasakladı.

Hapishaneleri ıslah ederek suçluları işledikleri suçlara göre ayrı koğuşlara yerleştirdi.
Muâviye tarafından Mervân’a iktâ edilen ve zamanla kendisine miras kalan Fedek arazisini sahipleri olan Ehl-i beyt mensuplarına iade etti.
Önceki halifeler tarafından kendisine verilmiş diğer gayri menkulleri ve kıymetli eşyayı beytülmâle devretti.
Emevî hânedanı mensupları ve diğer devlet adamlarının haksız kazançlarının tesbiti için geniş kapsamlı bir çalışma başlatması ellerindeki malların alınmasına tahammül edemeyen yakınları tarafından tepkiyle karşılandı ve ölümle tehdit edildi.
Ancak o bu tehditlere aldırmadan bu uygulamayı ısrarla sürdürdü.
İç barışa büyük önem veren Ömer b. Abdülazîz idareye muhalif gruplara karşı âdil bir yönetim uyguladı.
Hz. Ali evlâdı ve Hâricîler’in de yönetimle barış içinde yaşamasını sağladı.
Ömer b. Abdülazîz, Emevîler’in ilk dönemlerinden itibaren ikinci sınıf müslüman muamelesi gören mevâlîyi Arap asıllı müslümanlarla eşit kabul etti.
Ülkesindeki gayri müslimlerin ihtidâsı için büyük gayret sarfetti, davet mektupları ve tebliğ heyetleri göndererek onları İslâm’a çağırdı.
Berberî kabilelerinin tamamı onun gayretleriyle müslüman oldu.
Horasan ve Mısır halkı kitleler halinde İslâm’a girdi. Mâverâünnehir’de bazı mahallî hükümdarlar halklarıyla birlikte İslâmiyet’i kabul ettiler.
Hindistan hükümdarlarından birkaçı onun davetine uyup halklarıyla birlikte müslüman oldular.
Malî alanda yaptığı düzenlemelerle de dikkat çeken Ömer b. Abdülazîz başarılı bir vergi reformu gerçekleştirdi.
Deniz ticaretini ve tarımı teşvik etti, sulama işlerine önem verdi.
Sadece iki buçuk yıl sürmesine rağmen onun döneminde büyük bir maddî kalkınma oldu
Aden’de bir cami, Misis’te bir cami ve bir sarnıç yaptırıldı.
Emevîler döneminin başında terkedilen İslâmî yönetim anlayışını yeniden uygulamaya koyan Ömer b. Abdülazîz, 20 veya 25 Receb 101 (5 veya 10 Şubat 720) günü Humus’a bağlı Deyrsem‘ân’da vefat etti.
Adaletiyle Hz. Ömer’e, zühd ve takvâsıyla Hasan-ı Basrî’ye, ilim bakımından Zührî’ye benzetilen Ömer b. Abdülazîz halifeliği sırasında çok sade bir hayat sürmüş, saraylarda oturmayıp Halep civarındaki Hunâsıra’ya yerleşerek zamanının çoğunu orada geçirmiş, resmî ve sivil heyetleri genellikle orada kabul etmiştir.
Kamu mallarını yetim malına benzetir ve beytülmâli kendisine bırakılan bir emanet kabul ederdi.
Ömer b. Abdülazîz aynı zamanda çok hadis rivayet eden güvenilir bir hadis râvisi, seçkin bir fakih, dirayetli bir kelâm âlimidir.

YEZÎD II

Ebû Hâlid Yezîd b. Abdilmelik b. Mervân el-Ümevî (D.71/91 - Ö.105/724)

Emevî halifesi (720-724)

Dımaşk’ta doğdu.
Babası Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân, annesi I. Yezîd b. Muâviye’nin kızı Âtike’dir.
Benî Ümeyye’nin Mervânî koluna mensup bir baba ile Süfyânî kolundan bir annenin oğlu olmakla övünen Yezîd annesine nisbetle Yezîd b. Âtike diye de isimlendirilir.
Yezîd Medine’ye gidiyor, orada kaldığı süre içinde fakih ve muhaddislerin derslerine katılıyordu.
Dımaşk’ta babasının sarayında Zührî’yi dinleyerek hadis alanında yetişti, hadis rivayetiyle meşhur oldu.
Süleyman b. Abdülmelik, Ömer b. Abdülazîz’i birinci, kardeşi Yezîd’i ikinci veliaht tayin etmişti.
Yezîd, Ömer b. Abdülazîz’in ölümünün ardından 21 Receb 101 (6 Şubat 720) tarihinde hilâfet makamına geçti.
Halifeliğinin ilk günlerinde Ömer b. Abdülazîz’i örnek aldığını söylüyor ve onun gibi davranmaya çalışıyordu.
Yezîd önceki valileri değiştirmedi ve bu sebeple halk tarafından sevildi.

Ancak bu durum uzun sürmedi; esaslarını babasının belirlediği, kardeşleri I. Velîd ile Süleyman’ın takip ettiği idarî, askerî ve malî politikaları uygulamaya başladı. Ömer b. Abdülazîz’in kaldırdığı vergileri tekrar yürürlüğe koydu.
Bilhassa Yezîd b. Mühelleb isyanının ardından Kaysîler’e meyletti ve görevden aldığı valilerin yerine Kaysî valiler tayin etti.
Yemenî kabilelere karşı açık cephe aldı. Yezîd daha sonra kendini oyun ve eğlenceye verip devlet işleriyle fazla ilgilenmedi.
II. Yezîd döneminde başta Yezîd b. Mühelleb isyanı olmak üzere önemli isyanlar meydana geldi.
Vâsıt’ı ele geçirdikten sonra Kûfe üzerine yürüyen Yezîd b. Mühelleb, halifenin kardeşi Mesleme karşısında Akr mevkiinde ağır bir yenilgiye uğradı ve öldürüldü (14 Safer 102/24 Ağustos 720). Yezîd b. Mühelleb isyanı Emevîler’i sarsan en önemli isyanlardan biridir. Emevîler’e karşı Yemenliler’i saflarına katılmaya çağıran Abbâsî ihtilâlinin gelişmesinde bu isyanın büyük rolü vardır
Öte yandan mevâlîye karşı Ömer b. Abdülazîz öncesi uygulamalara dönülmesi Kuzey Afrika valisinin öldürülmesine zemin hazırladı.
Ömer b. Abdülazîz döneminde silâhlı mücadeleden vazgeçen Hâricîler, II. Yezîd devrinde Irak’ta tekrar isyan ettiler ve devleti uzun süre uğraştırdılar.
Öte yandan ayaklanan Soğdlar, Türkler’in yardımıyla Horasan Valisi Saîd b. Abdülazîz b. Hâris’i ağır bir yenilgiye uğrattılar. II. Yezîd döneminde Bizans üzerine her yıl düzenlenen seferler devam ettirildi.
Endülüs’te Semh b. Mâlik, Fransa topraklarında ileri harekâtını sürdürdü. Önce Septimania (Sebtimâniye), daha sonra müslümanlar için önemli bir askerî üs olan Narbonne’u (Arbûne) fetheden Semh 102’de (721) Aquitania (Akītâne) düklüğünün başşehri Toulouse’u kuşattı. Ancak kuşatma sırasında Semh b. Mâlik’in şehid düşmesi müslümanları zor durumda bıraktı.
II. Yezîd oğlu Velîd’i veliaht yapmak istiyordu.
Ancak kardeşi Mesleme’nin tavsiyesiyle diğer kardeşi Hişâm’ı birinci, oğlunu ikinci veliaht tayin etti (102/720-21).
II. Yezîd 24 Şâban 105 (26 Ocak 724) tarihinde İrbid’de (Ürdün) vefat etti
Yezîd, Yezîd b. Mühelleb’in isyanının bastırılıp saltanatının temellerinin güçlendirilmesinden sonra devlet işleriyle ilgilenmeyi bir tarafa bırakmış, kendini eğlenceye vermiş, vaktini daha ziyade Habâbe ve Sellâme adındaki câriyelerinin söylediği şarkılar eşliğinde içki meclislerinde oyun ve eğlenceyle geçirmiştir.
II. Yezîd, Emevî halifelerinin çoğunun aksine nedimler ve şarkıcılarla beraber olur ve onlarla şakalaşırdı

HİŞÂM b. ABDÜLMELİK

Ebü’l-Velîd Hişâm b. Abdilmelik b. Mervân (D.72/691 - Ö 125/743)

Emevî halifesi (724-743)

Hişâm b. Abdülmelik hem fetihlerin hem de iç karışıklıkların çok yoğunlaştığı bir dönemde hüküm sürmüştür.Ülkenin her yerinde gayri Arap unsurlara (mevâlî) karşı Arap milliyetçiliği fikri güç kazandığı gibi özellikle Arap kabilelerinden Kelbîler’le Kaysîler arasında da kabilecilik taassubu had safhaya ulaşmıştı.
Ayrıca Şiîler’in ayaklanması, Abbâsî dâîlerinin propagandaları ve Hâricîler’in devleti sarsan isyanları onun devrinde meydana gelmiştir.
Arap kabileleri arasındaki rekabet müslümanların başarısızlığına yol açmış ve 106 (724-25) yılında Mâverâünnehir’de üstünlük Türkler’e geçmişti.
717 yılından sonraki Anadolu seferlerinde kahramanlığıyla ün kazanmış olan Abdullah el-Battâl da (Battal Gazi) bu dönemde şehid düştü.
Yine bu dönemde Gürcistan fethedilmiş ve halifenin kardeşi Mesleme Dağıstan’a yaptığı akınlarla bölgede İslâm hâkimiyetini kurmayı başarmıştır.
Hişâm b. Abdülmelik 6 Rebîülâhir 125’te (6 Şubat 743) Rusâfe’de difteriden vefat etti.



* Sind isyanının bastırılması.
* 730'da büyük bir Hazar ordusunun Azerbaycan, Gürcistan ve Doğu Anadolu'yu eline geçirerek Erdebil'e kadar gelişi.
* Marj Erdebil Muharabesi'nde Arap komutanı ve Ermenistan Valisi Cerrah El Hakem'in öldürülmesi. * 
* Yeni Ermenistan valisi ve halifenin kardeşi Mesleme bin Abdülmelik'in Musul Muharebesi'nde Hazarlara karşı galip gelişi, Hazarların geri çekilişi.
25 Ekim 732'de İspanya'dan hücum için Fransa'ya gelen bir Arap ordusunun Puvatye Muharebesi'nde Frank ordusunu komuta eden Charles Martel tarafından yenilip geri püskürtülüşü.
*
Doğu Roma'ya yıllık (731-742 arası her yaz) hücumların yapılışı.
739'da Afyon yakınlarında Akrinion Savaşı'nda Doğu Romalı III. Leo'nun galip gelişi fakat Arap hücumlarını durduramaması. Horasan'da Arap ordularının Semerkand, Merv şehirlerini ve civarlarını ellerine geçirmeleri.
*
740 ve 741'de İfrikıyye'de Hariciler tarafından kışkırtılan Berberîlerin isyan etmesi.
*
İsyanın 742'de kuşatılan Kayravan'da bir huruç ile çıkan muharebeden sonra bastırılması.
Şii İmam Zeyd bin Ali isyanı ve Zeyd'in Kufe'de bir camide kıstırılıp öldürülmesi. * Abbâsîlerin Horasan ve Irak'ta propaganda kampanyalarına devam etmeleri.

II. VELÎD 

Ebü’l-Abbâs el-Velîd b. Yezîd b. Abdilmelik b. Mervân el-Ümevî el-Kureşî (D.90/709 - Ö.126/744)

Emevî halifesi (743-744).

Dımaşk’ta dünyaya geldi.
Babası II. Yezîd, annesi Ümmü’l-Haccâc bint Muhammed b. Yûsuf’tur.
101 (720) yılında II. Yezîd, Velîd’in yaşının küçüklüğü sebebiyle kardeşi Hişâm’ı birinci veliaht, oğlunu da ikinci veliaht tayin etti.
II. Velîd amcasının ölümünden sonra otuz beş yaşında hilâfet makamına oturdu (6 Rebîülâhir 125/6 Şubat 743).
II. Velîd halifelik görevini üstlendikten sonra da hayat tarzını değiştirmedi. Yıkılmaya yüz tutmuş devletin idaresini bir tarafa bırakıp günlerini içki âlemlerinde geçirmeye devam etti.
Bu davranışları yüzünden halkın nazarında büyük itibar kaybetti.
Emevî ailesi de ilk defa kendi içinde parçalandı; Velîd b. Abdülmelik ile Hişâm b. Abdülmelik’in oğulları Velîd’in aleyhine döndü.
II. Velîd sarayına giren isyancılar tarafından öldürüldü (126/744)

YEZÎD III

Ebû Hâlid en-Nâkıs Yezîd b. Velîd b. Abdilmelik el-Ümevî
(D. 90/709 -Ö.126/744)

Emevî halifesi (Nisan 744 - Ekim 744)

Dımaşk’ta doğdu.
Her türlü kötülüğe yatkın bir yapıya sahip bulunduğu, günlerini içki âlemleri ve av partileriyle geçirdiği söylenen II. Velîd bu yüzden büyük itibar kaybetmişti.

Bu gelişmeler neticesinde Emevî ailesi de ilk defa kendi içerisinde parçalandı.

Başta Yezîd b. Velîd olmak üzere I. Velîd ve Hişâm b. Abdülmelik’in oğulları ikisi dışında II. Velîd’in muhaliflerine katıldı.

İsyana dönüşecek hareketin liderliğini üstlenen Yezîd, II. Velîd’in gayri ahlâkî davranışlarını eleştirmeye ve kendisi için gizlice biat almaya başladı.

Ardından bir gece Dımaşk’a girip şehirde kontrolü eline geçirdi.

Daha sonra amcasının oğlu Abdülazîz b. Haccâc b. Abdülmelik kumandasında 2000 kişilik bir kuvveti II. Velîd’in üzerine gönderdi.

Çaresiz kalan Velîd, Tedmür civarındaki Bahrâ Sarayı’na sığındı ve orada yakalanıp öldürüldü (27 Cemâziyelâhir 126/16 Nisan 744). I

I. Velîd’in öldürüldüğü duyulunca Yezîd b. Velîd, Dımaşk’ta ikinci defa biat alarak halifeliğini ilân etti (Cemâziyelâhir 126/Nisan 744)

III. Yezîd’in isyanı kaynaklarda genelde dinî sebeplere bağlanmıştır.

III. Yezîd yaptığı ilk konuşmada Ömer b. Abdülazîz’i örnek alacağını, ayaklanmayı saltanatı ele geçirmek için değil Allah’ın rızasını kazanmak ve İslâm’a hizmet maksadıyla yaptığını, mazlumları Velîd’in zulmünden kurtarmak istediğini belirtti.

Gereksiz yere binalar yaptırmayacağını, saraylar inşa ettirmeyeceğini, ailesi için servet biriktirmeyeceğini, eyalet gelirlerinin öncelikle kendi bölgelerinde harcanacağını, kapısını herkese açık tutup mazlumların şikâyetlerini dinleyeceğini, gayri müslimlere aşırı vergi yüklemeyeceğini, askerleri uzun süre savaş alanlarında tutmayacağını, yıllık atıyyeleri ve aylık erzakı zamanında ödeyeceğini, gelirleri âdil bir şekilde dağıtarak fakirlerin seviyelerini yükselteceğini söyledi. Konuşmasının sonunda, bu vaatlerini yerine getirmemesi halinde kendisini azledebileceklerini, hilâfete daha lâyık biri çıkarsa ona ilk biat edecek kişinin kendisi olacağını söyledi.

Ancak III. Yezîd’in isyanı, onu destekleyen Kelbîler’le Kaysîler arasında bir mücadeleye dönüştüğü gibi Emevî hânedanı mensuplarını da birbirine düşürdü.

III. Yezîd bu sebeple, halifeliğinin ilk günlerinde genellikle Emevî ailesinden birini başlarına geçiren Kaysîler’in isyanlarıyla karşılaştı.

II. Velîd’in ölüm haberini alan Humuslular III. Yezîd’e biat etmeyip Muâviye b. Yezîd b. Husayn’ı başlarına getirdiler.

126 (743) yılında Horasan’da Yemenliler’le Kaysîler arasında Emevîler’in yıkılışına kadar devam eden kabile mücadelesi baş gösterdi.

Halifeliğinin altıncı ayında hastalığa yakalanınca yakınlarının tavsiyesiyle kardeşi İbrâhim’i birinci, Abdülazîz b. Haccâc b. Abdülmelik’i ikinci veliaht tayin etti.

Dindar bir halife olan Yezîd’in mühründe “eş-şâkir-lillâh” ibaresi yazılıydı.

Emevî ailesinin birbirine düştüğü III. Yezîd dönemi Emevîler’in çöküşünün de başlangıcı sayılır.

Bu aşamada Abbâsî isyan hareketi de büyük güç kazanmıştır.

İbrahim bin Velid

On üçüncü Emevi halifesidir.

Kardeşi III. Yezid'i takiben 744 yılında Emevi halifesi olmuş ama sadece iki ay bu görevde kalabilmiştir.
Kardeşi halife iken Şam'daki askerlerin maaşlarını artırmayı kabul etmemişti ve Şam ordusu böylece İbrahim'e sadık değildi.
İbrahim, Emevi hanedanını halifelikten uzaklaştıran ve Abbasi hanedanın ilk halifesi olan Ebu el-Abbas Seffah tarafından bütün yaşayan Emevi sülalesi mensuplarının öldürülmesi emri verdiğinde 750'de öldürülmüştür.

MERVÂN II

Ebû Abdilmelik Mervân b. Muhammed b. Mervân b. el-Hakem el-Hımâr el-Ümevî el-Ca‘dî (D.70/689 -Ö.132/750)

Son Emevî halifesi (744-750)

el-Cezîre’de doğdu.
III. Yezîd’in altı ay sonra ölümüyle kardeşi ve veliahdı İbrâhim b. Velîd halife oldu.
Mervân, halifeliği sadece Suriye’nin güneyindeki Yemenli kabilelerce tanınan İbrâhim’e biat etmeyip II. Velîd’in çocuklarının halifelik hakkını savunma iddiasıyla tekrar ordusunun başında el-Cezîre’den Kınnesrîn’e yöneldi.
Kınnesrîn Kaysîleri ve Velîd’in öldürülmesi yüzünden isyan eden Humus halkının da katılmasıyla sayıları gittikçe artan askerleriyle Dımaşk üzerine yürüdü.
Ba‘lebek-Dımaşk yolu üzerindeki Aynülcer mevkiinde Halife İbrâhim tarafından gönderilen Süleyman b. Hişâm’ın Yemenli kabilelerden oluşan ordusunu bozguna uğrattı.
Ardından Dımaşk’a hareket etti.
Savaştan sağ kurtulan Süleyman b. Hişâm, İbrâhim ve bazı yakınları, halifeliğin II. Velîd’in oğullarına kalması durumunda babalarının katillerinden intikam alacaklarını düşünerek Mervân Dımaşk’a ulaşmadan Velîd’in hapiste bulunan iki oğlunu öldürmeyi kararlaştırdılar.
Süleyman bu kararın uygulanmasının ardından beytülmâldeki malları askerine dağıttı ve İbrâhim’i alıp Kelbîler’in merkezi Tedmür’e kaçtı.
Mervân ordusunun başında Dımaşk’a girdiğinde iki kardeşin öldürüldüğünü öğrendi.
Bu gelişme Mervân’ı halifeliğe bir adım daha yaklaştırmış oldu.
Yine aynı sıralarda Irak’ta Hâricîler’den Sufriyye, Dahhâk b. Kays eş-Şeybânî liderliğinde isyan etmişti.
Mervân Irak’a gitmek için yola çıktığı esnada yeni bir isyanla karşılaştı.
Bu sırada Irak’taki isyancılar da güçlerini iyice arttırmışlardı.
Tahta oturduğu andan itibaren cepheden cepheye koşmak zorunda kalan II. Mervân yaklaşık üç yıl içinde el-Cezîre, Irak, Suriye, Mısır ve Arabistan’da kontrolü sağlayarak başşehir Harran’a döndü.
Ancak tam bu sırada kendisini ve Emevî hânedanını ortadan kaldıracak büyük bir isyanla karşılaştı.
Horasan Valisi Nasr b. Seyyâr’ın bütün ikazlarına rağmen ilgilenemediği bu tehlike Abbâsî ihtilâl hareketiydi.
Horasan bölgesinde Emevîler’e muhalif unsurları bir araya getiren ve bilhassa İranlı mevâlî tarafından desteklenen Ebû Müslim-i Horasânî Ramazan 129’da (Haziran 747) siyah bayrağı açarak Abbâsî isyanını başlattı.
131 (749) yılı sona ermeden Abbâsî orduları Horasan’ın tamamını kontrol altına aldılar.
Bir süre sonra Kûfe’yi ele geçiren Abbâsî isyanının liderleri Ebü’l-Abbas es-Seffâh’ı halife ilân ettiler (12 Rebîülâhir 132 / 28 Kasım 749).
Abbâsîler’in ilk halifesi olarak biat alan Seffâh amcası Abdullah b. Ali b. Abdullah’ı bir ordunun başında Mervân’a karşı gönderdi.
Savaş hazırlıklarını tamamlayıp Harran’dan Musul’a hareket eden Mervân, Büyük Zap suyunun sol sahilinde Abbâsî ordusunu karşısında buldu.
2 Cemâziyelâhir 132’de (16 Ocak 750) başlayan ve gün geçtikçe şiddetini arttıran savaş 11 Cemâziyelâhir Cumartesi (25 Ocak) sabahı Mervân’ın ağır hezimetiyle sonuçlandı.
Mervân, kumandan olarak girdiği savaşlarda aldığı bu ilk mağlûbiyetin ardından emrindeki kuvvetlerle Harran’a çekildi, ancak orada da tutunamadı.
Vâsıt’ta direnen eski Irak valisi Ebû Hâlid İbn Hübeyre’nin de teslim olmasıyla Emevî Devleti tarihe karışmış oldu.


Bismillahirrahmanirrahim
 
HİCRİ 1.YIL 
Peygamberimiz'in (sav) Mescidinin Yapılışı
Ezan
 Hz. Hamza'nın (ra) Sîfü'l-Bahr'e Gönderilişi
Ubeyde b. Hâris'in (ra) Râbığ'a Gönderilişi
Sa'd b. Ebi Vakkas'ın Harrar'a Gönderilişi

 HİCRİ 2.YIL
 Cihat Emri / İzni 
 Ebvâ (Veddan) Gazâsı
 Buvat Gazâsı 
 Sefvan Gazâsı 
  Zü'l-Uşeyre Gazâsı 
 Nahle Seferi 
 Kıblenin Kâbe'ye Çevrilişi
  Ramazan Orucunun Farz Kılınışı 
  Teravih Namazı
   Bedir Savaşı 
  Sevık Gazası
  Fıtır Sadakası ve Bayram Namazları Zekat Farizası
 

HİCRİ 3.YIL
Karkaratü'l Küdr Gazası
Ka'b b. Eşref'in Öldürülmesi,
Gatafan Gazası
Ebu Râfi'in öldürülüşü
İbn Süneyne (Sübeyne)'nin Öldürülüşü
Buhran Gazası
Karde Seferi
Hz Hasan'ın (ra) doğumu
Uhud Savaşı

HİCRİ 4.YIL
Katan Seferi
Abdullah b. Üneys (ra) Seriyyesi
Reci Seferi
Bi'r-i Mauna olayı
Amr b. Ümeyye Seriyyesi
Beni Nadir yahudileri Medine'den Sürüldü
İçki Haram Kılındı
Hz Ali 'nin (ra) annesi Fatıma hatun vefat etti
Hz. Zeyneb'in Vefatı
Peygamberimiz Aleyhisselamın Torunu ve Hz. Osman'ın Oğlu Abdullah'ın Vefatı
Ebu Seleme Abdullah b Abdulesed (ra) vefat eti
Hz Hüseyin Doğdu
Peygamberimiz Aleyhisselamın Hz. Ümmü Seleme ile Evlenişi
Bedru'l Mev'id Gazvesi
 
HİCRİ 5.YIL
Zatürrika Gazvesi
Dümetü'l Cendel Gazvesi
Müzeyneler Müslüman oluyor
Beni Mustalık Gazası (Müreysi’ Savaşı)
Rasulullah (sav)'ın Cüveyriye binti Haris ile evlenmesi
Hz. Aişe ve İfk (İftira) olayı
Peygamberimiz'in (sav) ,Hz Zeyneb b.Cahş ile evliliği
HENDEK SAVAŞI
Beni Kurayza Gazası

HİCRİ 6.YIL
Kurata seferi
Beni Lihyan seferi
Gabe gazası
Gamre seferi
Zülkasse  seferi
Cemum seferi
Iys seferi
Tarf seferi
Dümetül Cendel seferi
Fedek seferi
Beni Fezare seferi
Ükl ve Üraniler
 Hudeybiye Antlaşması

HİCRİ 7.YIL
Peygamber (sav) elçileri
Hayberin fethi
Peygamberimiz Aleyhisselamın Hz. Safiyye ile Evlenişi
Fedek Yahudileriyle Anlaşma Yapılması
Vâdi'l-kurâ Gazası
Hısma Seferi
Teymâ seferi
Benî Fezâre Seferi
Türebe Seferi
Hz. Ebu Bekr'in Necd seferi
Benî Mürre Seferi
Meyfaa seferi
Cinab Seferi
UMRETÜ'L-KAZA
 
HİCRİ 8.YIL
Peygamberimiz Aleyhisselam'ın Kızı Hz. Zeyneb'in Vefatı
Mute Gazası
Mekke'nin Fethi
Huneyn Savaşı
Taif Kuşatması
Halid b. Velid ile Osman b. Talha'nın Müslüman Oluşu

 HİCRİ 9.YIL
Müslüman Kabilelere Valiler ve Zekat Tahsil Memurları Gönderilişi
Medine'ye Gelen Benî Temim Heyeti
Hâris b. Dırâr el-Huzâî'nin Medine'ye Gelişi, Müslüman Oluşu ve Benî Mustalıkların da Müslüman Olmalarını Sağlayışı
Benî Esed b. Huzeymelerin Müslüman Oluşu
Urve b. Mes'ud'un Müslüman Olup Taiflileri Müslümanlığa Davet Edişi ve Şehit Edilişi
Benî Uzre Heyetinin Medine'ye Gelmeleri ve Müslüman Olmaları
Kutbe b. Âmir'in Has'amlara Gönderilişi
Abdullah b. Avsece'nin Hârise b. Amr b. Kurayt Oğullarına Gönderilişi ;
Dahhâk b. Süfyan'ın Kurataları Te'dibe Gönderilişi
Beliyy Heyetinin Medine'ye Gelişi ve Müslüman Oluşu
Habeş Necaşî'si Ashama'nın Vefat Edişi ve Kendisi İçin Gıyâbî Olarak Medine'de Cenaze Namazı Kılınışı
Peygamberimiz Aleyhisselamın Zevcelerinden 1 ay inzivaya çekilişi
Tebük Seferi
Hz. Ümmü Külsûm'un Vefatı
Himyer Krallarının Müslüman Oluşu
Sakîflerin Müslüman Oluşu
İslamiyet Arabistanda yayılıyor
Baş Münafık Abdullah b Übeyy b Selül'ün Ölüşü
9.Yıl Haccı

HİCRİ 10.YIL
Hz. İbrahim'in Vefatı
Veda Haccı

HİCRİ 11. Yıl
Usame b. Zeyd (ra)'in Suriye Seferi
Peygamberimiz Aleyhisselamın vefatı

 

Peygamberimiz Aleyhisselamın İlk Cuma Hutbeleri

Peygamberimiz Aleyhisselam, bu Cuma günü, ayakta durarak ardarda irad ettiği hutbelerinde, Allah'a lâyık olduğu veçhile hamd ve sena­da bulunduktan sonra, şöyle buyurdu:

"Ey insanlar! Kendiniz için, önden ahiret azığı olacak şeyler gönderiniz. Elbette, bilirsiniz ki; her biriniz ölecek ve davarını çobansız bırakacaktır! Sonra Rabbi ona tercümansız, perdedarsız olarak: 'Sana Resûlüm gelip emirlerimi tebliğ etmedi mi? Ben sana mal verdim, ihsanda bulundum. Sen kendin için [âhiret azığı olarak] ne gönderdin? buyuracak. O da, sağına soluna bakacak, hiçbir şey göremeyecek! Sonra önüne bakacak. Önünde de cehennemden başka birşey göremeyecek! Öyle ise yarım hurma ile de olsa cehennemden kendisini korumaya gücü yeten kimse, hemen o hayır işlesin! Onu bulamayan da, güzel bir sözle kendisini korumaya çalışsın. Çünkü bir iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar sevab verilir! Selam ve Allah'ın rahmet ve bereketleri üzerinize olsun!" "Allah'a hamd olsun! Allah'a hamd eder ve O'ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden ve kötü amellerinden, Allah'a sığınırız. Allah'ın doğru yola ilettiğini hiç kimse saptıramaz! Saptırdığını da hiç kimse doğru yola iletemez! Şehadet ederim ki: Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur! O, birdir; O'nun şerîki yoktur! Sözlerin en güzeli, Yüce Allah'ın Kitabıdır. Allah kimin kalbini Kur'ân'la süsler ve onu küfürden sonra İslâmiyete girdirir, o da Kur'ân'ı insanların sözlerine tercih ederse, işte o kimse felah bulmuş, kurtulmuştur. Doğrusu, Kitabullah sözlerin en güzeli, en belâgatlısıdır. Allah'ın sevdiğini seviniz! Allah'ı candan gönülden seviniz! Allah'ın kelamından, zikrinden usanmayınız! Allah'ın kelamından, kalbinize kasvet ve darlık gelmesin! Çünkü, Allah'ın kelamı, herşeyin üstününü ayırıp seçer, amellerin hayırlısını, kulların seçkinlerini, kıssaların iyisini zikreder. Helal ve haram olan herşeyi beyan eyler. Artık Allah'a ibadet ediniz ve O'na hiçbir şeyi şerik koşmayınız. O'ndan gereği gibi sakınınız. Dilinizle söylediğiniz güzel sözlerinizle Allah'ı tasdik ve ikrar ediniz. Allah'ın ihsan ettiği rahmetle aranızda sevişiniz. Muhakkak biliniz ki: Allah, ahdinin bozulmasına gazab eder. Selam olsun sizlere!"[3] Peygamberimiz Aleyhisselamın Beni Salim mescidinde Cuma günü irad buyurduğu hutbe olmak üzere, Saîd b. Abdurrahman el-Cumahî'den nakledilen hutbede de şöyle buyurulmustur: "Hamd, Allah'a mahsustur. Ben, O'na hamd eder, O'ndan yardım, yarlıganmak ve hidayet dilerim. O'na iman ederim, inanmazlık etmem. İnanmazlık edenlere de düşmanlık ederim. Ben Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına, O'nun bir olduğuna, şerîki ve nazîri olmadığına, Muhammed'in de O'nun kulu ve resûlü olduğuna şehadet ederim. Allah, onu peygamberlerin gelmesinin kesildiği, ilmin azaldığı, insanların sapkınlığa düştüğü, zamanın kesintiye uğradığı, Kıyametin kopma ve âlemin sona erme zamanının yaklaştığı bir sırada, tam bir hidayet, tam bir nur, tam bir öğüt olan Kur'ân'la göndermiştir. Allah'a ve Resûlüne boyun eğen, muhakkak doğru yolu bulmuştur. Allah'a ve Resûlüne karşı gelen de, azgınlık ve taşkınlığa, sapkınlıktan sapkınlığa düşmüştür. Size Allah'tan korunmayı tavsiye ederim. Zaten bir Müslümanın bir Müslümana en hayırlı tavsiyesi de, onu ahirete isteklendirmesi, ona Allah'tan korunmayı emretmesidir. Allah'ın sizi sakındırdığı şeylerden sakınınız! Bundan daha üstün ve hayırlı bir öğüt, bundan daha üstün ve hayırlı bir hatırlatma yoktur. Rabbinden korkarak, ürpererek ibadet eden kimse için, Allah'tan korunmak, istediğiniz ahiret mut­luluğu için en güvenilir bir yardımdır. Kim gizli ve açık her işinde Allah'ın hoşnutluğunu gözeterek Allah'la arasını düzeltirse, dünyada onun adı hayırla anılır. Öldükten sonra da, bu, kendisinden önce göndermiş olduğu hayra muhtaç bulunduğu bir zamanda kendisine azık olur. Bunun dışındaki işlerden uzak uzak kaçmayı, onlarla kendi arasında uzun mesafeler olmasını ister. Allah, azabından sizi korkutur. Allah, kulları hakkında çok esirgeyici ve merhametlidir. Sözünü doğrulayan, va'dini yerine getiren Allah'a andolsun ki; bundan cayma yoktur! Çünkü, Yüce Allah 'Benim katımda söz değiştirilmez. Ben, kullara zulümkâr da değilim' [Kâf: 29] buyuruyor. Şimdiki ve gelecekteki işlerinizde gizli ve açık yaptıklarınızdan dolayı Allah'tan korununuz! Kim Allah'tan korunursa, Allah onun günahlarını örter, ecrini de büyütür. Allah'tan korunan büyük bir kurtuluşa ermiştir. Allah'tan korunmak, insanı Allah'ın azab ve gazabından korur. Allah'tan korunmak, yüzleri ağartır, Rabbi hoşnut eder, dereceyi yükseltir. Nasibinizi alınız! Allah katında ifrartlı olan hareketlerde bulunmayınız. Allah doğruları da, yalancıları da bilsinler diye size Kitabını ve yolunu açıkça öğretmiştir. Allah'ın size ihsan ettiği gibi, siz de ihsanda bulununuz. Allah'ın düşmanlarına düşman olunuz. O'nun yolunda, gereği gibi cihad ediniz! Sizi O seçip Müslümanlar diye adlandırdı ki, helak olan açık delillerle helak olsun, sağ kalan da açık delillerle sağ kalsın. Allah'tan başkasında kuvvet ve kudret yoktur. Allah'ı anmayı çoğaltınız. Bu günden sonrası için çalışınız. Kim Allah'la arasını düzeltirse, Allah da onun insanlarla arasını düzeltir. Çünkü Allah insanlar üzerinde hükmünü yürütür. İnsanlar ise Allah üzerinde hükümlerini yürütemezler. Allah insanlar üzerinde tasarruf eder. İnsanlar ise Allah üzerinde tasarruf edemezler. Allah en büyüktür. Büyük olan Allahtan başkasında kuvvet ve kudret yoktur.


 
 HİCRİ AYLAR
Muharrem 
Safer
Rebiülevvel
Rebiülahir
Cemaziyelevvel
Cemaziyelahir 
Recep
Şaban
Ramazan
Şevval
Zilkade 
Zilhicce
 
Facebook beğen
 
 
17 ziyaretçi (20 klik)
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol